Kur'an-ı Kerim, Efendimiz Hz. Muhammed (asv)’in kalbine indirildi. Allah dostlarından Kur'an-ı Kerim’i kalbine indiren var mıdır? Varsa her zaman diliminde Kur'an’ı hatim etmiş oluyorlar mı?

Denilebilir ki, bütün hafızlar Kur’an’ı ezberlemekle onu kalplerine indirmiş olurlar. Allah dostları da -herkes kendi kabiliyetine göre- Kur’an’ın emir ve yasaklarını, işaret ve remizlerini, telvih ve telmihlerini, îcaz ve i’cazlarını kalplerinin derinliklerinde hissedebilirler. Ancak şunu unutmamak lazımdır ki, Kur’an’ın semavî bir vahiy olarak Hz. Peygamber (asv)'in kalbine inmesi ile, bu hafızların veya Allah dostlarının kalbine inmesi arasında bir paralellik, bir benzerlik kurmak yanlıştır.

Hafızların kalbinde sürekli ezberlerinde bulunan Kur’an’ın, bununla hatim etmeleri söz konusu değildir. Haidis-i şerifte “Kur’an’ın her bir harfine en az on sevap verilir.” (Tirmizi , Sevabü'l Kur'an 16, 2912)  denilirken, bu harflerin lisan ile kıraat, tilavet edilmesi, okunması ön görülmüştür. Bir de samimî olarak dinleyenlerin alacağı sevap vardır. Yoksa, her bir sureyi ezberleyen kimse her zaman o sureyi veya sureleri okuyormuş gibi bir sevap kazanacağına dair İslamî Literatürde bir bilgiye sahip değiliz.

Kalbin okuması fikirdir. Kur’an’ın manasını kalbine yerleştirenler, onun üzerinde tefekkür edenler, güzel istinbatlarda bulunanlar, hatta müçtehitler gibi istihraçlarına dayanarak şer’î hükümler çıkaranlar,  elbette çok önemli sevaplar kazanırlar.  Bu bir nevi kalbî tilavet sayılabilir.

Kuşkusuz Kur’an’ı  ezberleyen hafızlar, -kendilerinden beklenen tarzda amel yaparlarsa- bu hafızlıktan dolayı da  sevap kazanacaklardır. Fakat bunları  Hz. Peygamber (asv) için söz konusu olan “kalbine indirme” deyişiyle ifade edilmemelidir, diye düşünüyoruz.

Bediüzzaman Hazretlerinin de dikkat çektiği gibi, bu konuda en tehlikelisi, insanların,  kalplerine gelen ilhamlara (Kur’an gibi düşünüp) Allah’ın kelamı nazarıyla bakmaları veya “Allah benimle konuşuyor” gibi ifadeler kullanmalarıdır.

Gerçekten her şey kendi konumunda güzeldir.

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 23-12-2010
3,308 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content