Kur'an-ı Kerim de anlatılan Ashab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) olayının tarihte olmadığını söyleyenler var. Bununla ilgili bilgi verir misiniz?

Önce şunu unutmayalım ki, bir şeyin varlığını ispat etmek ne kadar kolay ise, onun yokluğunu kanıtlamak o kadar zordur. Örneğin “Yedi Uyuyanlar"ın kıssasının doğruluğunu ispat etmek için bazı delilleri ortaya koymak yeterli olacaktır. Halbuki böyle bir olayın olmadığını ispat etmek için, bütün geçmiş zamanlara gitmek, bütün tarih kitaplarını araştırmak, Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğuna dair yüzlerce delili çürütmek, Hz. Muhammed (asv)’in peygamberliğinin belgeleri olan ve sahih kaynaklarla bize kadar gelen yüzlerce mucizelerinin doğru olmadığını ispatlamakla ancak böyle iddiayı savunabilir. Bu arz ettiğimiz şartları yerine getirmek imkânsız olduğuna göre, “Yedi Uyuyanlar” olayının olmadığını ispatlamak da mümkün değildir.

Bu zikrettiğimiz kriterler birer ilmî ve mantıkî unsurlardır. Şimdi söyler misiniz; yaklaşık on beş asırdır insanlara -bir benzerinin getirilmesinin mümkün olmadığını- ilan ederek meydan okuyan, belagat ilmi, gaybî haberler, bedî ve harika üslubuyla dimdik ayakta olan Kur’an’ın sözlerini -kendini bilmez- bir iki adamın sözlerinden dolayı rafa mı kaldıracağız?

Kur’an’ın işaret ettiği bazı hususî olaylar, konular, başka olayların ve konuların varlığına işaret etmek üzere zikredilen birer örnektir. Mesela, Zulkarneyn seddinden bahsedilirken, dikkatler, insanların zaman içerisinde korunmaya yönelik olarak yaptıkları, setlere, bentlere, sunî  dağ gibi kalelere çevrilir. Keza, Kur’an’da Firavun’un cesedinin sudan kurtarılacağına ve balıklara yem olmayacağına ve suda çürümeyeceğine dair bilgi verilirken, geleneksel olarak reankarnasyona inanan Mısır Firavunlarının -ileride başka bir cesette tekrar dirileceklerini düşünerek- cesetlerini mumyalama alışkanlıklarına dikkat çekilmiş ve  kadim Mısır’ın yanlış kültürüne işaret edilmiştir.

Yedi Uyurlar kıssası da aynı perspektifte değerlendirilebilir. Bu hususî olayın penceresinde tarih boyunca müminlerin kafîrlerden çektikleri sıkıntılara, imanları uğruna her türlü meşakkate sabır gösterdiklerine ve yurtlarını terk ederek mağaralara sığınmak zorunda kaldıklarına dikkat çekilmiştir. 

Ayrıca,  Hz. Peygambere (asv) ve diğer müminlere -özellikle Mekke devrinde kâfirlerden çektikleri  sıkıntılardan ötürü- teselli vermek ve daha önceki peygamberler dönemlerinde de müminlerin bu tür sıkıntılar çektikleri ve sabır gösterdikleri hususu hatırlatılmıştır.

Keza, Kur’an’ın maksadı, tarihî  olayları ders vermekten ziyade, o olaylar üzerinden insanlara iman dersini vermektir. Bu sebeple, bu kıssa daha çok ölümden sonra yeniden dirilmenin olacağına dair olmuş canlı bir örnek göstermektir.

Kaynaklarda bu olayın değişik yerlerde versiyonlarının bulunduğuna dair bilgilerin yer alması, Kur’an’da zikredilen bu olayın pek çok benzerlerinin bulunduğunu göstermektedir. Bu konuda daha fazla bilgi almak için Tabberî, Razî; İbn Kesir, İbn Atiye, Alusî, İbn Aşur, Kehf suresinin 9 ve10. ayetlerinin tefsirine bakınız.

Kur’an’da bu olayın detaylarına girilmemesi, isim ve yerlerinin belirtilmemesi, benzer olayları  da çağrıştırması ve onlara da işaret edecek bir kapsama sahip olması bakımından çok mânidârdır.

Şunu unutmayalım ki, biz Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğunu Yedi Uyurlar kıssası ile öğrenmiyoruz, bilakis, bu olayın doğruluğunu Kur’an ile öğreniyoruz. Çünkü, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu gösteren pek çok delil vardır ve elbette Allah’ın her sözü doğrudur.

Tefsir kaynaklarında olduğu gibi, tarih kaynaklarında da bu kıssayı Yahudilerin telkiniyle Kureyşliler Hz. Peygamber (asv)’e sormuşlar ve bunun üzerine konuyla ilgili ayetler inmiştir.(bk. İbn Kesir, el-Bidaye-şamile-2/125). İbn Haldun’a göre bu olayın gerçekleştiği yer Efsus’tur(bk. Tarihu İbn Haldun, 2/147).

Taberî de tarihinde bu olayın Hz. İsa (as)’ın Havarilerinin telkiniyle Hıristiyanlık dinine giren bazı gençlerin din düşmanı kral Dikyanos’ın korkusundan kaçıp mağaraya sığındıklarını uzunca anlatmıştır.(bk. Tarihu Taberî, 1/355-374).

Zehebî de bu konuyu tarihinde işlemiştir.(bk. Zhebî, Tarihu’l-islam-şamile-, 1/55; 1725)

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 23-07-2010
3,581 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content