Ayet-i kerimelerde İslâm öncesi Yahudilerin nankörlük ve bozgunculuklarından söz edilmiş ve 8. ayette ise Hicaz'daki Yahudilerin uyarıldığı anlaşılmakta; eğer tekrar bozgunculuk yaparlarsa Allah'ın da onları tekrar cezalandıracağı bildirilmekte, en son ceza yerinin ise Cehennem olacağı hatırlatılmakta; kendilerinden, İbrâhimî geleneğin son temsilcisi olan, Hz. Mûsâ (as) ve Hz. İsâ (as)'ın ilâhî hakikatlere davetlerini tekrar eden Hz. Muhammed (s.a.v)'e kulak vermeleri, eski hatalarını tekrarlamayıp onu tasdik etmeleri istenmektedir. Fakat Medine'deki Yahudiler bu çağrıya olumsuz cevap vermişler; hatta Hz. Peygamber (asv) ile yaptıkları anlaşma hükümlerine rağmen Mekkeli putperestlerle Müslümanlara karşı iş birliği yapmışlardır. Allah da onları Müslüman Arapların eliyle cezalandırmıştır. (Râzî, XX, 160; Şevkânî, III, 138)
İşte bundan ötürü Nadîr, Kurayza, Kaynuka ve Hayber Yahudilerinin başına ölüm ve helak gelmiş ve başlarına çökmüştür. Onlardan geriye kalanlar ise, mülkiyyetleri ve hükümranlıkları olmaksızın cizye ile ezilmişlerdir. (Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu, III/407).
Tasavvuf erbabı bu ayetin, Allah'ın rahmetinin gadabına baskın çıktığına delâlet ettiğini söyleyerek şöyle demişlerdir:
"Bunun delili şudur: Cenâb-ı Hak, onların iyilik yapmalarından bahsedince, bu kelimeyi iki defa zikrederek buyurmuştur. Ama, onların kötülük yapmalarından bahsedince, bunu tek bir defa zikrederek buyurmuştur. Şayet Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti gadabına galip ve baskın olmasaydı, bu böyle olmazdı."(Râzi, Tefsir-i Kebir, 14/406)
Allah onlara, değişmeyen ilâhî kanununu hatırlatıyor: Eski nankörlük ve azgınlığınıza dönerseniz, sünnetullah yine hükmünü yürütür; başka bir güç üzerinize gönderilerek perişan edilirsiniz! Nitekim öyle olmuştur.
Bu uyarı aynı zamanda inanan her milletedir de. Özellikle âyetin indiği devirde, devlet olma yoluna giren mü'minlere de tarihî bir ibret ve öğüt levhası özelliğini taşımaktadır. Yahudilerin daha çok iki büyük fesat çıkarma ve aşırı nankörlüğü, onlara pek pahallıya mal olmuş, kısa fasılalarla düşman istilasından kurtulamamışlardır.(Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 7/3467-3468.)