Holografik evren, holografi, hologram gibi kavramların Kur’an ile irtibatını nasıl kurabiliriz; Müslümanlar olarak düşünce dünyamızla nasıl bağdaştırabiliriz?

Holografi, lazer ışınlarına dayanılarak gerçekleştirilen üç boyutlu görüntü işlemine verilen addır. Uzayda bir cismin varlığına ait enformasyon (haber, bilgi), bize genellikle ses veya ışık dalgaları halinde ulaşır. Holografi, cisimlerden gelen dalgalardaki enformasyonu belirli bir şekilde depo edip, bu enformasyonda hiçbir kayıp olmadan tekrar ortaya çıkartmayı sağlayan bir tekniktir. Tekniğe “Holografi” adını bu konuda ilk çalışmaları yapan Dennis Gabor vermiştir. Yunancada “holos” bütün anlamına gelmektedir. Hologram bir cisimden gelen dalgaya ait toplam enformasyonu, yani hem genlik hem faz değerlerini kaydeder. İstendiğinde bu kayıt ortamından orijinal dalga yeniden elde edilebilir.

Eğer bir gül hologramının tam ortadan ikiye bölündüğünü düşünürseniz, sonuç itibariyle iki parça da gülün kendisini içerecektir. Yani holografik bir şeyi ikiye bölerseniz, gülün tam ve kesin hali iki parçada da var olacaktır. İki boyutlu fotoğrafların aksine, holografik resimlerin parçaları, tüm resmin bilgilerini de içerir. Yani, Hologram prensibinin en önemli özelliği, her noktasının bütün cismin görüntüsünü verebilmesidir. Hologramın her noktasına cismin her tarafından ışın dalgaları gelmekte ve orada kaydedilmektedir. Bu nedenle, hologram plakası ne kadar koparılsa, kırılsa bile her parça bütünün bilgisini içinde taşımakta ve gerektiğinde bütünün tam görüntüsünü tek başına vermektedir. “Tümü her parçanın içinde”, cümlesi hologramların mantığını anlamayı kolaylaştıracak bir ifade olacaktır.

Parçalanmış bir hologram gibi, bölünmüş ama aynı bütünü içinde barındıran parçalar. Dolayısıyla, evrenin kendisi de bir hologram veya hologram gibi bir şey olabilir. Diğer yandan eğer iki atom alt parçacığı arasında bir koordinasyon, iletişim ve bağ varsa, bu aynı zamanda bütün kâinatın da bir koordinasyon, iletişim ve bağ içinde olduğunu gösterir. Yani insan beynindeki bir karbon atomu, yüzen bir somon balığının içerdiği karbon atomuyla ilişki içinde olması anlamına gelen bu durum, aynı zamanda evrenin başka yerlerindeki karbon atomlarıyla da ilişki içinde olması anlamına da gelir. Yani her şey her şey ile ilişki, iletişim ve koordinasyon halinde olabilir. Bu durum, aynı zamanda her şeyin suni olduğu anlamına da gelebilir.

En son bilimsel tespitlere göre; EVRENİN ASLI, KUANTSAL YAPIDAN OLUŞAN ve HOLOGRAFİK ÖZELLİK GÖSTEREN BİR TÜMELLİKTİR. Atomaltı parçacıkların bulutumsu hareketlerinin holografik özellik gösterdiği deneylerle gösterilmiştir. Tespit edilen ilginç bir durum da, ATOMALTI PARÇACIKLARIN BİRBİRİ İLE İLİŞKİLİ olduğudur. Bu ilişki, parçaların bütün tarafından organize edildiğini ortaya koymaktadır. Yani, atomaltı parçalar bağımsız değildir; gizli bir düzen tarafından organize edilmektedir. Holografik yapının özelliğine göre, varlığın tümünde olan her özellik, varlığın her zerresinde tam olarak mevcuttur. Her şey birbirinin devamı olarak süreklilik arzetmektedir; her şey, bir diğer şeyin taşıdığı tüm özellikleri bünyesinde barındırmaktadır ve aynı diğer “şey”dir.

Bir teori de olsa  holografik evren anlayışı pek çok hakikatler ihtiva etmektedir. Bunlardan birkaç tanesini şöyle özetlemek mümkündür:

a. Evrenin tümüyle parçaları arasında bir vahdet / birlik vardır. Yerdeki elementler güneşte de vardır. Bu ise, kâinatın yaratıcısının bir olduğunu gösterir. Çünkü, “Bir ancak birden gelir” kuralı gereğince, yaratılmışların birliği, yaratanın birliğini gerektirir.

b. Bütün evrende ve parçalarında şaşmaz bir enformasyon birliği vardır. Örneğin, insanda yüz trilyondan fazla hücre vardır. Bu hücrelerin her birindeki enformasyon kodu bünyenin bütününe ait enformasyonun aynısıdır. Eğer bir tek insan hücresini bir çekirdek gibi uygun bir zeminde ekilmesi mümkün olsa, tek hücre bütün detaylarıyla ait olduğu aynı kişinin filizlenmesini netice verecektir. Bütün çekirdekler ve tohumlar da aynı özelliğe sahip oldukları gözle görülen gerçeklerdir.

c. Ayrıca, kâinat çapında geçerli olan yardımlaşma, kucaklaşma, cevaplaşma omuz omuza, el ele verme gibi hakikatler gözle görülen realitelerdir. Güneş denizleri buharlaştırır, rüzgarlar buharları taşır, bulutlar buharları yağmur, dolu, kar şekline çevirir. Keza rüzgârlar bulutları muhtaç olan yerlerin üzerine taşır, yağmur yerin imdadına koşar, yer bitkileri, gıdaları meyveleri yetiştirir, bu bitkiler ise canlıların yardımına koşar. Bunun gibi, kâinat çarkı, bir fabrikanın çarkları gibi bir âhenk içerisinde dönüp devam eder. İnsanın ayağına diken batsa gözleri yaşarır. Bütün bunlar evrenin şaşmaz bir enformasyon merkezinden idare edildiğini gösterir.

İşte bu gerçekler, bize Allah’ın sonsuz ilmini, nihayetsiz hikmet ve kudretini göstermektedir.

Aşağıda meallerini verdiğimizi ayetlerde, kâinattaki bu enformasyon, iletişim ve karşılık yardımlaşma, anlaşma, uyuşma, kucaklaşma gibi işin arka planında Allah’ın sonsuz ilim ve kudretini gösteren birlikteliğine / holografik evren portresine vurgu yapılmıştır.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah’ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda, ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgarların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah’ın varlığına ve birliğine nice deliller vardır.”(Bakara, 2/164)

“O gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yarattı. Yere de, sizi sarsmaması için, ağır baskılar, yani ulu dağlar koydu ve orada her türlü canlıyı üretip yaydı. Gökten de bir su indirdik, orada her güzel çifti yetiştirdik. İşte bunlar (o harika enformasyon ve iş birliğiyle performanslarıyla gösteriyorlar ki, ilim ve kudreti her şeyi kuşatan)  Allah’ın yarattıklarıdır. Peki, gösterin bakalım O’ndan başkası ne yaratmış! Doğrusu, o zalimler besbelli bir sapıklık içindedirler.”(Lokman, 31/10-11).

“Allah O yüce Yaratıcıdır ki, yedi kat göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır. Allah’ın emri ve hükmü bunlar arasında inip durur ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle ihata ettiğini, O’nun ilmi dışında hiçbir şey olmayacağını siz de bilesiniz.”(Talak, 65/12).

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 11-03-2011
2,945 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content