Enfal Suresi, 48. ayette şeytanın, "Doğrusu benim sizinle ilgim yoktur; sizin göremiyeceğiniz şeyleri görüyo­rum." dediği belirtilmektedir. Buna göre şeytan ne görmüştür?

Enfal Suresi, Ayet 48:

"Hani şeytan onlara işleyip durdukları (kötü işlerini, fena niyet­lerini) süsleyip, «Bugün insanlardan size üstün gelecek yoktur ve ben de sizi destekleyici bir yardımcıyım!» demişti de iki ordu birbirlerini görüp kar­şılaşınca, (bu defa) topuğu üzerine gerisin geri dönerek şöyle demişti: «Doğrusu benim sizinle ilgim yoktur; sizin göremiyeceğiniz şeyleri görüyo­rum. Hem doğrusu ben Allah'dan korkarım, Allah'ın vereceği ceza şiddet­lidir.»"

Ayetin Açıklaması:

«Hani şeytan onlara işleyip durdukları (kötü işlerini, fena niyetlerini) süsleyip, bugün insanlardan size üstün gelecek yoktur ve ben sizi destek­leyici bir yardımcıyım, demişti...»

Bedir gününde İblîs, böbürlenen şımarık müşriklerin beynine durmadan sinyal verip üstün geleceklerini ve kendisinin de hep destekleyici ve yardımcı olacağını fısıldamıştı. İki ordu karşılaşınca, İlâhî yardım ve ina­yet, Melek Cebrail'in eşliğinde inerken İblîs'in dizlerinin bağları çözülmüş ve gerisin geri dönerken, ilk vaadinin hilâfına müşriklere fısıldayarak, «Si­zinle ilgim yoktur. Sizin göremiyeceğiniz şeyleri (inen yardımcı melekleri) görüyorum. Hem ben Allah'dan korkarım, O'nun vereceği ceza pek şiddet­li olur.» demiş ve uzaklaşmıştı.

Böylece, ezelî program gereği, hak gelince bâtıl yok olur; zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur. Hele bir de Allah ve Peygamberine karşı böbür­lenerek ortaya çıkarsa, onun ömrü pek kısadır. (bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 5/2386-2387.)

Konuyla ilgili bir rivayet ise şöyledir:

Müşrikler Kinâne kabilesi ile savaş halindeydiler, Müslümanlara karşı da bir savaş açtıklarında onlar tarafından arkadan vurulma tehlikesi vardı, bu sebeple tereddüt içinde kalmışlardı. Kervanı kurtarmak üzere yola çıktıklarında bu korkuyu yaşıyorlardı. Yolda aynı kabilenin ileri gelenlerinden Sürâka b. Mâlik ve adamları ile karşılaştılar. Sürâka kendilerine "Bugün sizi yenecek bir güç yoktur, Kinâne adına da ben size teminat veriyor ve yanınızda yer alıyorum." dedi. Bu söz üzerine cesaretleri artan müşrikler Bedir'e doğru sefere devam ettiler. Müslümanlara yaklaşıp kuvvetler birbirini görünce Sürâka, gördüklerinden ve daha önce verdiği bir sözü hatırlamasından dolayı korktu, pişman oldu; -o zamanki şeref ve himaye sözleşmesine sadakat anlayışı böyle gerektirdiği için- açıklama yaparak müşrikleri terk etti. Şöyle ki:

 

Sürâka, hicret esnasında Hz. Peygamber (asv)'in başına konan 100 develik ödülü kazanmak için onu yakalayıp müşriklere teslim etmek üzere yola çıkan, başına gelenlerden sonra bundan vazgeçen kişi idi. Hicret yolcularına yaklaştığı sırada bir mucize meydana gelmiş, önce atı tökezlemiş ve kendisi de düşmüş, ısrar edince atın ayakları kuma gömülmüş, bunun üzerine korkuya kapılarak Hz. Peygamber (asv) ile karşılıklı bir himaye ve sadakat sözleşmesine razı olmuştu. Sürâka'nın müşriklerden desteğini çekmesinde bu sözleşmeyi hatırlaması da etkili olmuştur. Sürâka daha sonra, Mekke'nin fethinde İslâm'la müşerref olmuştur. (İbn Kesîr, IV, 17-18; İbn Hişâm, Sîre, 11,102-104)

Sürâka'nın yaptıklarının, bu savaşta Allah'ın müstesna yardımları doğrultusunda iki önemli tesiri olmuştur:

a) Müşriklerin Bedir'e yönelme konusundaki tereddütlerini gidermiş, dönmelerini engellemiştir.

b) Savaş kaçınılmaz hale geldikten sonra da geri çekilerek düşmanın moralini bozmuştur.

Müfessirlerin bir kısmı, İbn Abbas'ın yorumuna dayanarak bu olayın doğrudan ve gerçek mânada faili olarak şeytanı göstermişler, "Şeytan Sürâka suretine girerek bunları yaptı" demişlerdir. Bu da mümkün olmakla beraber, bize göre burada mecazî bir anlatım vardır. Şeytanın insanları etkilemesi için insan suretine girmesi gerekmemektedir. Onun hem insanlar arasında temsilcileri vardır, hem de -deyim yerindeyse- her insanın içinde bir melek ve bir şeytan mevcuttur. Şeytan önce Sürâka'yı etkileyerek müşriklere destek vermeye sevketmiş, sonra bu savaşta Allah'ın müstesna yardımlarını görünce kendisinin de bundan zarar görebileceğini anlamış, korkup çekilmiş, bu sırada Sürâka da aklını başına devşirmiştir. (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/549-550.)

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 11-09-2009
2,824 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content