Bazı sitelerde nebe suresinin 31-34 ayetlerine farklı manalar verilmiştir. Onların verdiği anlamları tahlil edelim.
31. Ayet: “inne lilmüttekiyne mefâzen”
Verilen anlam: "Müttekiler (Allaha yaklaşanlar, ibadet ehli) huzurullahtadırlar. (övülmüş ve kabul edilmiş halde)"
Cevabımız:
Bu meal Arapça dil kaidelerine aykırıdır. Bunu görmek için kısaca ifadenin içerdiği kelimelere bakmak yeterlidir: “İnne”: Muhakkak ki, şüphesiz ki,.. “Li-l-muttekîn” ifadesinde iki kelime verdır; “Li” cer harfi olup temlik ve tahsisi ifade eder; Türkçe’de “...için” manasına gelir. “Müttekîn” kelimesi ise, takva sahipleri, Allah’a karşı saygılı olanlar, Ona karşı gelmekten sakınanlar anlamındadır. “Mefzen” kelimesinin kökü “FAZE-YEFUZU/FEVZ” den gelir. FEVZ; kurtuluş, hayırlı işlerde başarılı olmak manasına gelir. Buna göre ayette yer alan “MEFAZ” kelimesi –ism-i mekân olarak- kurtuluş yeri, başarının sonucunda kazanılan yer manasına gelir. Çünkü, ardından zikredilen “bahçeler, üzüm bağları” bunun bir yer olduğunu, cennet mekanı olduğu göstermektedir.(bk.Rağıb, F-V-Z maddesi).
- "Mefaz” kelimesini “mimli mastar” olarak “FEVZ” gibi anlamak da mümkündür. Buna göre “Mefazen” kurtuluş ve zafer manasında olup cehennemden kurtulmak, cenneti kazanmayı ifade eder.(bk. Taberî, Razî, ilgili ayetin tefsiri). “Mefazen” kelimesindeki tenvin(iki üstün” ise, göz kamaştırıcı haşmet ve büyüklüğü ifade eder.
Buna göre ayetin doğru meali şuna yakın olmalıdır:
“Şüphesiz ki, takva sahipleri için bir kurtuluş, bir başarı ve mükâfat yeri (olan cennet)vardır.”)
32. AYET “hadâika ve a’nâba”
Verilen anlam: "(kavuştukları mükafatın) hidayetin haberidir."
Cevabımız:
“Hadaik” kelimesi “Hadika”nın çoğuludur. Hadika ise; suyu olan ve çeşitli meyve ağaçlarını ve çiçekleri kapsayan, etrafı duvarla çevrili bostan ve bahçe demektir. “A’NAB” ise hem üzüm hem de üzüm bağlarına denir. Dolayısıyla, İlgili yerde bu ayete verilen meal, alimlerin cumhuruna aykırı, Arapça dil kaidelerine muhalif, indî bir Bâtınî yorumdan ibarettir.
33. AYET “ve kevâıbe etrâbâ”
Verilen anlam: "(müttekilerin huzurullahtaki) varlıkları (nur halinde) büyür genişler (onurlandırılır)"
Cevabımız:
Bu meal, önceki gibi indî, Batınî ve keyfî bir serbest vuruştan ibarettir. Bizim bu konuda kaynaklara dayanarak yaptığımız açıklamaları sitemizde daha önce açıkladık. Burada bir kez daha açıklayalım.
Kaynaklardan bazıları "Kevaib" kelimesinin Kaib’in çoğulu olduğunu söylemişlerdir. Bu kelimenin erkekler için kullanılmadığını düşündüğümüzde, bunun yalnız kadınlara mahsus bir kalıp olacağından dişilik ekin olan ta harfini almasına gerek olmayabilir. Nitekim, hayız halindeki bir kadın için de “Haiz” kelimesi kullanılmaktadır. Çünkü erkek hayız görmez, bir karışıklık söz konusu değildir.
Dahhak da “Kevaib” kelimesinin bakire kızlar manasına geldiğini belirtmiştir.(Lubab, İlgili ayetin tefsiri.
İmam Maverdi’ye göre, “Kevaib” iki manaya gelir. Birincisi İbn Abbas’a ait olup “Nevahid = Erginlik çağına girmiş kızlar” manasına; diğeri Dahhak’a ait olup “Azârâ = bakire kızlar” manasına gelir.(bk. Maverdi, ilgili ayetin tefsiri).
Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Nebe suresindeki ayette “göğüsleri tomurcuklu” şeklinde tercüme edilen “kevaib”in asıl manası erginlik çağına ermiş, bakire genç kızlar demektir. Erginlik çağına girmiş kızların bu erginlik çağının ilk belirtisi göğüslerinin tomurcuklanması olduğu için, kaynaklarda daha çok bu mana verilmiştir. Halbuki asıl mana “ergenlik yaşına ermek” tir; “göğüslerin tomurcuklanması” ise asıl mana değil, lazım-ı manadır. Nitekim İbn Aşur’a göre de “Kevaib”, Kaib’in çoğuludur, on beş ve civarındaki yaşa girmiş (erginlik çağına girmiş) kızlar içi kullanılır. Çünkü, o çağa ayak basmış kızların göğüsleri tomurcuklanır(bk. İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).
Bu sebeple ve de özellikle hissiyatı mülevves olan bu asırda kelimenin asıl manasını ön plana almak ve ilgili ayeti “ergenlik çağına girmiş genç yaşıt kızlar” şeklinde meallendirmek daha uygundur.
Bizim kanaatimize göre de, ayette “göğüslerin tomurcuklu” vasfına değil, “kızların erginlik çağına” işaret edilmiştir. Bu mana Kur’an’ın belagatına, edebiyatına ve edeb-i nezihanesine daha uygun görünmektedir.
34. AYET “ve ke’sen dihâkâ”
Verilen anlam: "Allah onları yoğun tecellileri ile ve sonsuz dehasının tesiri ile kuşatır."
Cevabımız:
“Ke’sen” Türkçe’deki kâse, kadeh manasına gelir. “Dihak” ise dopdolu demektir. Dolayısıyla bu meal de önceki mealler gibi indî ve gayr-ı ciddîdir. Hele Allah için DEHA kelimesinin kullanılması, yutulan cinsten bir hata değildir.