Bakara 41. ayette geçen "Ona inanmayanların birincisi olmayın" sözlerini nasıl anlamalıyız? Onlardan önce müşrik Araplar inkâr etmiş olduğu halde, onlar nasıl onu ilk inkâr edenler olarak gösteriliyor?

 

“Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Ancak benden korkun.” (Bakara, 2/41)

Merhum Elmalılı Hamdi Efendi, ayeti şöyle tefsir eder:

Anlaşmayı bozmayınız ve diğerleri gibi fesatlar, ahlâksızlıklar yapmayınız. Özellikle, imanın esası itibariyle yanınızdaki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğim Kur'ân'a iman ediniz ve bütün amellerinizi buna uydurunuz. Baksanıza Tevrat'taki Âdem kıssası bunda ne güzel hatırlatılmıştır. Bunu ilk inkâr eden siz olmayınız. Vahiy nimetini, nübüvvet (peygamberlik) nimetini ilk anlayıp tasdik edecek olan siz olmanız gerekir. Siz buna iman etmezseniz, bazı dünyaya ait faydalar düşüncesiyle etmezsiniz. Fakat benim âyetlerimi, mucizelerimi az paraya satmayınız. Birkaç para gibi kıymetsiz dünya menfaatlerine değişmeyiniz.. (Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)

Allah, kitap ehli olan Yahudi ve Hristiyanları Kur'ân-ı Kerîm'e îmân etmeye davet ediyor ve kitap ehli olduklarından ilk tasdîk edenin onların olması gerektiğini söylüyor.

Elindeki kutsal kitabını tasdik eden bir kutsal kitabı inkar etmek, o insan için talihsiz bir davranış olur. Kutsal kitabın ne olduğu fikrine ve inancına ulaşmış olan insan, sonra gelen kutsal kitabın niteliğini daha kolay anlar ve daha iyi takdir eder.

Kutsal kitaba sahip olanlar, gönderilen diğer kitabı daha iyi tanıma imka¬nına sahiptir. Bu durum başka bir ayette şöyle ifade edilir:

“Allah tarafından onlara, yanlarında bulunan Tevrat'ı tasdik eden bir kitap gönderilince; daha önce müşriklere karşı böyle bir zafer kapısının açılmasını istiyorardı. İşte bu tanıdıkları kitap gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kâfirlerin üzerinedir.” (Bakara, 2/89)

Kutsal kitabın ne olduğunu bilmeyen ve onu tanımayan bir toplumun kitabı inkar etmesi bile doğru değilken, kutsal kitabı tanıdığı ve böyle bir tecrübesi olduğu halde yeni kitabı inkar edenin ne kadar büyük bir hata içinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır. 

Bildiği, anladığı ve tanıdığı halde bile bile inkar etmek, laneti üzerine almak demektir. Bilmek, anlamak ve tanımak gibi insan beyni ve gönlünün faaliyetini gördüğü iman eylemini engellemek kadar büyük bir zulüm var mıdır? Üstelik İsrailoğullan'nın böyle bir kitabın gelişi için bir istekleri ve beklentileri de vardı. Zira böyle bir kitaba sahip olmayı kendileri için bir üstünlük, kafirlere karşı da bir zafer olarak görüyorlardı.

Bu açıdan “İnkar edenlerin ilki olmayın” emri, düşünmeden, araştırmadan ve içeriğini öğrenmeden ani hareketle karar verilmemesini istemektedir. Allah, din kültürü ve kutsal kitap bilgisine sahip olan insanlardan, Kur'an'a olumlu yaklaşmalarını ve hemen inkara sapmamalarını istemektedir.

Müfessir Razi, ayette geçen “İnkar edenlerin ilki olmayın” ifadesiyle ilgili olarak iki soru sorar ve bunlara farklı açılardan cevaplar verir:

Soru:

Onlardan önce müşrik Araplar inkâr etmiş olduğu halde, onlar nasıl onu ilk inkâr edenler olarak gösterildiler? 

Cevap:

- Aslında bu ifade, kitap ehli olanların Hz. Muhammed’i ve onun özelliklerini bildikleri için, onların Hz. Muhammed’e ilk inanan kimseler olması gerektiği şeklinde bir tarizdir. Ayrıca onlar Hz. Muhammed’in geliş zamanını müjdeliyorlar ve onun sayesinde kâfirlere üstün geleceklerini söylüyorlardı. Hz. Muhammed (asm) peygamber olarak gönderilince, onlar bunun aksini yaptılar. Nitekim ayette, “Tanıdıkları şey gelince, onu inkâr ettiler" (Bakara, 2/89) buyurulmuştur.

- Bu âyetten murad "onu ilk inkâr eden kimse gibi Mekke'lilerden şirke düşenler gibi olmayın!" demektir. Siz, onun (asm) Tevrat'ta ve İncil'de zikredilmiş olduğunu bildiğiniz halde, onu tanımayan ve kendilerinin bir kitabı da bulunmayan müşrikler gibi olmayın.

- Kitap ehlinden onu ilk inkar edenler olmayın! Çünkü, her ne kadar, bunlardan önce Kureyşliler inkar etmişlerse de, bunlar, İsrailoğulalrının Kur'an'ı ilk inkâr edenleriydi. 

- Onu ilk inkâr eden olmayın, yani kitabınızı ilk inkâr edenler olmayın. Bunu Allah, onların alimlerine söylüyor. Yani, “Siz, sizin ümmetiniz  içinde  kitabınızı  ilk inkâr edenler olmayın!...  Çünkü  Hz. Muhammed’i (asm) yalanlamanız, kendi kitabınızı da yalanlamış olmayı gerektirir.” demektir.

- Âyetten maksat, onların küfürlerindeki sertliklerini anlatmaktır. Çünkü onlar Hz. Muhammed’in (asm) doğruluğunu gösteren mucizeleri görünce onun geleceğine dair Tevrat ve İncil'de mevcut bilgileri hatırladılar. Bundan dolayı, onların inkârları sadece bir tek delil bilen kimsenin küfründen daha şiddetlidir. Çünkü, önce küfre girenin günahı, sonra girenden daha büyük olur. Nitekim Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur: "Kim kötü bir çığır açarsa, kendi günahıyla beraber daha sonra onunla amel edeceklerin günahı kadar o kimsenin üzerinedir.”  (Timizi, İlim 15; İbn Mace, Mukaddime 14)

- Bile bile inkâr eden ilk kimseler olmayın!. Çünkü Kureyş'in inkârı bilgi ile değil, cehalet sebebiyledir.

- Onu ilk duyduğunuzda, onu ilk inkâr edenler olmayın; aksine o konuyu araştırın ve akıllarınıza danışın.

Soru:

İlk kâfir olanlar olmadıkları takdirde, buna göre onların küfre girmeleri caiz olur mu?

Cevap: 

- Bir şeyin zikredilmesinde, bunun dışındakilerin ona girmediğini göstermez. “Ve yanınızda olanı doğrulamak üzere indirdiğime iman edin" âyeti, onların inkârlarının önce de sonra da yasaklanmış olduğunu göstermektedir.

- "Gördüğünüz direkler olmaksızın gökleri yükseltti." (Ra'd, 2) âyeti, onların görmediği direklerin varlığını göstermediği gibi, “peygamberleri haksız yere öldürmeleri..." (Nisa, 155) âyeti de, peygamberlerin haklı yere öldürülebileceklerini göstermez. Ayrıca "Ve benim ayetierim az bir değer karşılığında satmayınız " (Maide, 44) âyeti de, onu çok bir değer karşılığında satmanın caiz olduğuna delalet etmez. İşte söz konusu ayet de böyledir. Bundan maksat, önceki kitablarda Hz. Peygamberin (asm) vasıf ve niteliklerini okuyan kimsenin küfre ve inkâra sapmasının ne kadar büyük bir suç olduğunu göstermektir.

- Bununla onlara şöyle denilmiştir: "Siz Hz. Muhammed’i (asm) inkâr etmeyin. Çünkü sizden sonra onu inkâr edenler olacak. Bu sebeple siz, onu ilk inkâr edenler olmayın, çünkü inkârdaki bu öncelik, daha fazla günahkâr olmayı gerektirir." Çünkü ilk önce inkar edenlere ya başkaları da tabi olur veya hiç kimse onlata uymaz. Eğer başkaları da bu inkarda onlara uysa, kendi inkarlarının günahıyla beraber, kıyamet gününe kadar inkâr eden herkesin inkârının günahı da onlara olur. Eğer başkaları onlara bu küfürde uymazsa, onlarda iki durum birlik bulunur: Küfüre en önce girmek ve küfürde yalnız başına kalmak.. Ayette buna işaret edilmiştir. (bk. Razi, Mefatih, ilgili ayetin tefsiri)

Buna göre, ilgili ayette geçen “İnkar edenlerin ilki olmayın” ifadesi, sadece kitap ehli olanlar için değil, bütün insanlık için önemli bir ikaz ve uyarıdır. İnkar edenler, hem kendi inkarlarının hem de kendilerine uyarak inkar edenlerin sorumluluklarını alacaklardır..

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 22-03-2013
1,842 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content