Allah zamandan münezzeh olduğu halde, “Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir.” mealindeki ayeti nasıl izah edersiniz. Kur'an ayetlerinde geçen "gün" deyimi hangi anlamlara gelmektedir?

“Rabbinin katında bir gün” ifadesi, zamanın Allah’ı da kuşattığı anlamına gelmez.

Ayetlerde geçen “İndellah=Allah katında” veya “inde rabbike=Rabbinin katında” gibi ifadelerden insanlar için gayb sayılan alemleri anlamak gerekir. Bu alemler bazen ahiret alemleri olabildiği gibi, bazen bizim için görünmez özelliğe sahip olan göklerdeki alemler de olabilir.

İşte “eyyam-ı Kur’aniye olarak da tabir edilen “bin-elli bin senelik” zaman mefhumu o alemlerdeki cisimlerin hareketlerden meydana gelen zaman dilimleridir. Dünyadaki -yerküresinin güneşin etrafında dolaşmasından meydana gelen- zaman mefhumu Allah’ı kuşatmadığı gibi, göklerdeki diğer bazı cisimlerin, yörüngelerinde dolaşmalarından meydana gelen zaman mefhumu da Allah’ı kuşatmaz.

Çok açık bir gerçektir ki, her zaman mefhumu belli bazı cisimlerin bulundukları yörüngelerindeki hareketlerinden oluşur. Yani zaman da zamanın varlık sebebi olan ilgili cisimler gibi sonradan yaratılmıştır. Ezelî olan Allah vardı, onunla birlikte hiç bir şey yoktu. Ne zamandan ne de mekândan eser yoktu.

Yevm (gün) kelimesi Kur’an-ı Kerim’de çeşitli anlamlarda kullanılmıştır.

Gündüz, gece ve gündüzden oluşan 24 saatlik müddet, devir, mutlak zaman vs. Örneğin kıyametle ilgili bir âyette “Yer başka yere, gökler de başka göklere değiştirildiği gün” (İbrahim, 48) ifadesi geçmektedir.

Başka bir âyette ise, kıyamet gününden bahsedilirken “yevmu’l-hulûd/ ebedilik günü” ifadesi kullanılır. Böylece, sonsuz bir şekilde devam edecek olan âhiret hakkında da “yevm” ifadesi kullanılmıştır.

Hacc suresi, 47. âyetteki, “Allah katında bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir”, Meâric suresi, 4. âyetteki “Melekler ve Rûh (Cebrail) oraya, miktarı ellibin sene olan bir günde çıkarlar” ifadelerine gelince, öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bu âyetlerde zamanın izafiliğine (göreli olduğuna) işâret edilmektedir.

Dünyamızın bir günü 24 saat iken, başka gezegenlerin günleri (yani o gezegenin kendi ekseni etrafında dönüş süresi) daha az veya daha çok olabilmektedir. Gezegen ve yıldızların çapıyla orantılı olarak günler de uzun olmaktadır. Örneğin güneşin bir günü dünyanın bir ayı gibidir.

Dolayısıyla kâinatta bir günü bin gün veya elli bin gün olan yerlerin olması da söz konusudur.

Bu izah, âyetler aynı konu ekseninde değerlendirildiği takdirdedir. Ancak âyetleri farklı konularla ilgili ele alıp değerlendirmek de mümkündür. Şöyle ki, Hacc suresindeki âyet, öncesiyle birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, alaycı bir tavırla va’d edilen azabın bir an önce gelmesini isteyen inkârcılara bir cevap olarak zikredildiği söylenebilir. Yani, onların hafife alarak aceleyle gelsin de görelim diye istedikleri azabın hakikatte çok dehşetli olduğunu, o azabın bir gününün insana bin yıl gibi geleceğini bildirmektedir. Sıkıntı vaktinde zamanın geçmemesi, insana çok uzun gelmesi gibi…

Nitekim Razî ve Maverdî gibi müfessirler de bu âyeti açıklarken buna uygun açıklamalar yapmışlardır. Razî bu görüşün âyetin manası hakkındaki açıklamalar içinde en uygunu olduğunu söylemektedir.

Bu ifade hakkında şu yorumlar da yapılmıştır:

1. Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günlerden bir gün bin sene gibidir (Mücahid).

2. Kıyamet günlerinden bir günün uzunluğu, dünya günlerinden bin sene gibidir. Bu âyet hakkında şöyle bir yorumun da uygun olacağı kanaatindeyiz: Bu âyette Yüce Allah, müşriklerin aceleciliklerine karşılık, kendisinin Sabûr ve Halîm olduğunu bildiren böyle bir ifade zikretmiştir. Yani buradaki bin yıl ifadesi Allah’ın sabrından ve hilminden kinaye olup acele etmediğini, onları hemen cezalandırmadığını ifade etmektedir…

Gerçekte Allah için zaman söz konusu değildir. O, zamandan münezzehtir. Geçmiş, gelecek O’nun için şimdiki zaman sayıldığı gibi, bütün zamanlar da O’nun için bir ân gibidir.

Meâric suresindeki âyet ise, kâinatta bir günü elli bin gün olan uzay ve zaman boyutlarının varlığına işâret edildiği gibi, âyet meleklerin göklerde kat ettikleri mesafelerle de ilgili olup, ellibin yıllık uzun mesafeyi bir günde kat’ettiklerini bildirmekte, meleklerin sür’atine ve Allah’ın mülkünün genişliğine işaret etmektedir.

Aşağıda -özetle yer alan- Bediüzzaman hazretlerinin ifadeleri konumuza ışık tutmaktadır:

“Evet kış günlerinde ve şimal taraflarında gurub ve tulû' mabeyninde(güneşin doğuşu ve batışı arasında) dört saatlik günden ve bu yerlerde kışta sekiz-dokuz saatten ibaret olan günlerden tut, tâ Güneş'in mihveri üstünde bir aya yakın gününden, (hattâ Kozmoğrafya'nın / Astronominin bildirdiğine göre) tâ "Rabb-üş Şi'ra" tabiriyle Kur'an'da namı ilân edilen ve güneşimizden daha büyük olan "Şi'ra" namında diğer bir güneşin belki bin seneden ibaret olan gününden, tâ Şems-üş Şümus'un mihveri üstündeki elli bin seneden ibaret bir tek gününe kadar eyyam-ı Rabbaniye vardır.

İşte Semavat ve Arz'ın Rabbi, o Şems-üş Şümus ve Şi'ra'nın Hâlıkı hitab ettiği vakit, o Semavat ve Arz'ın ecramına(gök ve yer cisimlerine) ve âlemlerine bakan kudsî kelâmında o eyyamları zikreder ve zikretmesi gayet yerindedir.....

Çünkü eyyam-ı şer'iyenin dört saatten elli bin seneye kadar hükmü ve şümulü var. “(Barla lahikası, s. 325)

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategorisi:
Soru ve Cevaplar
Gönderi tarihi: 30-09-2011
2,849 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
  1. Nahl Suresi 32. ayette: "(Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir." buyuruluyor. Burada "melekler" deniyor, can alan melek kaç tanedir?

  2. Fatıma Mushafı nedir? Böyle bir şey var mıdır; varsa da bu nasıl mümkün olabilir?

  3. “(Kurtuluş) ne sizin kuruntularınıza, ne de Ehl-i kitab’ın kuruntularına göre olacaktır” (Nisa 123) ayetinde geçen “siz” den maksat Müslümanlar mıdır?

  4. "Muhakkak ki muttakîler cennetlerde ve ırmakların başındadırlar. Doğruluk makamında güçlü bir hükümdarın katındadırlar" (Kamer 54; 54-55) Ayetlerin manasını açıklar mısınız?

  5. Namaz kaç vakittir? Nur Suresi 58. ayette namazın üç vakit olduğu ifade edilmiyor mu? "Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için..."

  6. “Biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha, 97) ayetine göre, Altın buzağının eriyip yok olması ve küllerinin denize savrulması mümkün müdür?

  7. Kur'an-ı Kerim ayetlerinin bir ksımının günümüzde uygulanamayacağı söylenmektedir. Bu konuda nasıl düşünmeliyiz?

  8. Meryem suresinin 71. ayeti kerimesinde cehennem için "içinizden oraya girmeyecek kimse kalmayacak" buyruluyor. Müminler dahi girecek mi?

  9. Madem ki şahit getiremediler, onlar Allah katında yalancılardır (Nur 13), ayetine göre yalancı şahit getirselerdi, doğru mu söylemiş olacaklardı?

  10. Abese suresinin 15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kuran'ı yazmasından mı bahsedilmektedir? Ayetlerde kastedilen mana nedir?

Block title
Block content