-Akit, sözleşme demektir. Kelime burada, hem Kur’ân’ın getirdiği îmân esaslarını, Allâh’ın emir ve yasaklarını, uygulanması gereken kuralları, hem de genel anlamıyla kişilerin kendi aralarında yaptıkları sözleşmeleri, verdikleri sözleri kapsamaktadır. (Diyânet)
-Vefâ; 1-Ahdinde, sözünde durma. 2-Sevgi ve dostlukta sebât ve devam. 3-Ödeme. 4-Yetişme. 5-Dince ve akılca lâzım gelen şeyi yerine getirip uhdesinden çıkma.
2/ el-Bakara -40- Ey İsrâiloğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, Bana verdiğiniz sözü tutun ki, Ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece Ben’den korkun!
80- Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka asla ateş azabı dokunmaz". De ki; "Siz ALLÂH'dan bir ahid mi aldınız? Böyle ise ALLÂH sözünden dönmez. Yoksa siz ALLÂH'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
3/ Âl-i İmrân -76- Hayır, kim sözünü yerine getirir ve kötülüklerden korunursa, şüphesiz ALLÂH da korunanları sever.
5/ el-Mâide -1- Ey îmân edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar, size helâl kılındı. Şüphesiz ALLÂH istediği hükmü verir.
6/ el-En’âm -152- ALLÂH’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları ALLÂH size öğüt alasınız diye emretti.
13/ el-Ra’d -20- Onlar ki, ALLÂH'ın ahdini yerine getirirler ve andlaşmayı bozmazlar.
16/ en-Nahl -91- Bir de anlaşma yaptığınızda ALLÂH'ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. ALLÂH'ı üzerinize şâhid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki ALLÂH yaptıklarınızı bilir.
92- Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vâsıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. ALLÂH sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilâf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.
17/ el-İsrâ -34- Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette sorumluluk bulunuyor.
23/ el-Mü’minûn -1- Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermiştir,
2- Onlar ki, namazlarında huşû’ içindedirler,
3- Onlar ki, beyhûde işe boş lafa bakmazlar,
4- Onlar ki, zekât vermek için çalışırlar,
5- Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,
6- Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.
7- Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
8- Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler,
9- Ve onlar ki, namazlarını muhâfaza ederler,
10- İşte asıl onlar vârislerdir.
11- Ki, Firdevs'e vâris olan bu kimseler orada ebedî kalırlar.
33/ el-Ahzâb -13- O vakit bunlardan bir grup: "Ey Medîne halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün" diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor, evlerimiz gerçekten (düşmana) açıktır" diyorlardı, Halbuki açık değildi, sadece kaçmak istiyorlardı.
14- Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra fitne çıkarmaları istenilse derhâl onu yapacaklardı. Ama onunla da pek az duracaklardı.
15- Halbuki bundan önce ALLÂH'a ahid vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. ALLÂH'a verilen ahid ise mes’uliyetlidir, mutlaka sorulur.
53/ en-Necm -37- Ve çok vefâkâr olan İbrâhîm'in sahifelerindekiler?
70/ el-Meâric -32- Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.
2/ el-Bakara -199- Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin. ALLÂH’dan bağışlanmanızı isteyin. Çünkü ALLÂH çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.