*İnişi, yokuşu olmayan, dümdüz, işlek, açık, doğru ve büyük yola / caddeye denir. İstiâre-i temsiliye ile emir ve yasaklarında, helâl ve haramlarında, hüküm, öğüt ve tavsiyelerinde en doğru olan İslâm Dinîne de ‘sırât-ı müstakîm’ denir. Târik, sebîl ve sırat kelimeleri de yol demektir. Ancak genel olarak yola ‘târik’, işlek yola ‘sebîl’, işlek, doğru, büyük ve açık olan yola ise ‘sırat’ denir. Sırât-ı Müstakîm, bütün peygamberlerin insanlara tebliğ ettikleri Allâh yolunun, bir tek Allâh’ı kabul esâsına dayalı tevhîd dininin en bâriz niteliğidir. Bütün peygamberlerin, sâlih, sâdık, müttakîlerin yoludur. (Diyânet)
-Din ve şeriat-i İslâm. (Elmalılı Tefsiri)
1/ el-Fâtiha -6-7- Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
3/ Âl-i İmrân -51- “Şüphesiz ALLÂH, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibâdet edin. İşte bu, doğru yoldur.”
102- Ey îmân edenler! ALLÂH’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının. O’na layık olduğu ta’zîmi gösterin ve ancak O’na teslim olan müslüman olarak can verin.
6/ el-En’âm -126- Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
153- İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları ALLÂH sakınasınız diye emretti.
161- De ki:“Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’ka yönelen İbrâhîm’in dinine iletti. O, ALLÂH’a ortak koşanlardan değildi.”
11/ Hûd -56- “İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan ALLÂH’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, ALLÂH, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.”
15/ el-Hicr -41-42- ALLÂH, “İşte bu Bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur” dedi.
22/ el-Hac -67- Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibâdet yolu verdik. O halde din işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakk’ka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Sırât-ı Müstakîm” aşağıdaki kavramlarla da ifade edilmiştir:
*Sırâtullâh (Allâh’ın yolu)
14/ İbrâhîm -1- Elif, Lâm, Râ. Bu, insanları, Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, çok güçlü olan ve her övgüye layık olan ALLÂH’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır.
*Sırâtü-l Hamîd (Hamîd olan Allâh’ın yolu)
22/ el-Hac -24- Ayrıca onlar en güzeline erdirilmişlerdir. Her türlü övgüye layık olan (ALLÂH’ın) yoluna erdirilmişlerdir.
*Sırâtı’s-Seviyyi (doğru yol)
20/ Tâ hâ -135- De ki; herkes beklemekte, bekleyin bakalım. Doğru yolun sahiplerinin kimler olduğunu, doğru yolda kimin gittiğini yakında bileceksiniz.”
*Sebîlür-Rüşd (doğru yol)
7/ el-A’râf -146- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimizi anlamaktan uzak tutacağım. Onlar ki, bütün âyetlerimizi görseler de onlara îmân etmezler. Doğru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eğer sapıklık yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmeyi âdet edinmişler ve onlardan hep gâfil olagelmişlerdir.
*Sebîlü’r-Raşâd (doğru yol)
40/ el-Mü’min -29- “Ey benim halkım! Bugün egemenlik sizin, yeryüzünde sizin sözünüz geçiyor. Eğer başımıza gelirse, ALLÂH’ın azabından bizi kim kurtarır. “Firavun, ben size söylediğimden başka bir şey söylemem. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum”dedi.
*Sebîlü Rabbike (Rabbinin yolu)
16/ en-Nahl -125- Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et, onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Çünkü Rabbin, işte, O, yolundan sapanları daha iyi bilir, doğru gidenleri de en iyi bilen O’dur.
*Sevâü’s-Sebîl (doğru yol)
5/ el-Mâide -12- ALLÂH, İsrâiloğullarından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik. ALLÂH şöyle demişti: " Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekâtı verdiğiniz, Peygamberlerime îmân ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) ALLÂH yolunda güzelce sarf ettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.
*Sevâü’s-Sırât (doğru yol)
38/ Sâd -21-22- Sana dava’cıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak ma’bede girmişlerdi. Hani Dâvûd’un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, “Korkma! Biz, iki dava’cı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adâletle hükmet. Zulmetme ve bizi hakk yola ilet” dediler.
*Tarîk-ı Müstakîm (dosdoğru yol)
46/ el-Ahkâf -30- Şöyle dediler;”Ey halkımız! Biz, Mûsâ’dan sonra indirilen, öncekileri tasdîk edip doğrulayan hakk’ka ve doğru yola çağıran bir kitap dinledik.”
Doğru Yolun Zıddı Olarak:
*Sebîlü’t-Tâgut (Tâgut yolu)
4/ en-Nisâ -76- Îmân edenler, ALLÂH yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise tâgut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarını öldürmeye bakın! Kesinlikle şeytanın hîlesi zayıftır.
*Sebîlü’l-Müfsidin (müfsîdlerin yolu)
7/ el-A’râf -142- Ve Mûsâ'ya otuz geceye vaad verdik ve süreye bir on gece daha ekledik ve böylece Rabbinin mîkatı (ta’yîn ettiği vakit) tam kırk gece oldu. Mûsâ, kardeşi Hârûn'a şöyle dedi: Kavmim içinde benim yerime geç, ıslaha çalış ve bozguncuların yolundan gitme!
*Sebîlü’l-Ğay (sapıklık yolu)
-“Gayy; rüşdün zıddı ki aklın istikâmetini veya yolun doğrusunu gaib etmektir.” (Elmalılı Tefsiri)
7/ el-A’râf -146- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimizi anlamaktan uzak tutacağım. Onlar ki, bütün âyetlerimizi görseler de onlara îmân etmezler. Doğru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eğer sapıklık yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmeyi âdet edinmişler ve onlardan hep gâfil olagelmişlerdir.
*Sebîlü’l-Mücrimîn
6/ el-En’âm -55- (Hak ortaya çıksın) ve günahkârların yolu belli olsun diye, işte âyetleri böyle açıklıyoruz.
*Sırâtü’l-Cahîm (cehennem yolu)
37/ es-Sâffât -22-23- Zulmedenleri, onların eşlerini ve ALLÂH’dan başka taptıkları şeyleri toplayın. Onları cehennem köprüsüne doğru götürün.
*Tarîk-ı Cehennem (cehennem yolu)
4/ en-Nisâ -168-169- ALLÂH inkâr edip haksızlık edenleri bağışlayacak değildir. Onları cehennem yolundan başka bir yola da sokacak değildir. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu ALLÂH için çok kolaydır.
*Ğayri Sebîli’l-Mü’minîn (mü’minlerin yolundan başka yol)
4/ en-Nisâ -115- Kim de hakk kendisine açıkça belli olduktan sonra, peygambere muhâlefet eder, mü’minlerin yolunun dışında başka yola girip giderse, Biz onu gittiği yöne bırakır, kendisini cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir.