Bu konuda bazı bilgileri vermeden önce ayetin mealini -yeniden- vermekte fayda vardır:
'Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah'ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldir. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir)'(Nisa, 4/24).
Şimdi ayette –meal olarak- yer alan 'Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin' ifadesindeki 'yararlanma/faydalanma' kavramları üzerinde durmamız gerekir.
- Alimlerin önemli bir kısmına göre, bu ayette yer alan ve 'yararlanma/faydalanma' anlamına gelen 'istimta'' kavramı, 'mut'a' nikahıyla alakalıdır(bk. Razî, Ebu's-Suud, ilgili ayetin tefsiri). İslam'da, mut'a nikahının önce mübah olduğu, daha sonra yasaklandığı hususu, Ehl-i sünnet alimlerinin ittifakına dayanan bir görüştür. O halde, ayette söz konusu edilen 'istimta'=faydalanma' ifadesi, bu geçici evliliğin manasını çağrıştıran bir sözcük olarak kullanılmıştır.
- Diğer bir kısım alimlere göre ise, ayetteki 'istimta'' nikah ve evlenmeyi ifade etmektedir.
Bu durumda, bu kavramı şöyle açıklayabiliriz: Evlilik, karşılıklı ihtiyaçlar sonucu, erkek ile kadının hayatlarını birleştirmelerinden ibarettir. Bu sebeple, erkeğin kadından faydalanması söz konusu olduğu gibi, kadının da erkekten faydalanması söz konusudur.
Bu karşılıklı 'istimta=faydalanma' işi, sadece nefsanî duyguların tatmini anlamına gelmez. Yaratılıştan var olan 'bir başkasıyla hayatı paylaşma' duygusunun tatmin edilmesi anlamına da gelir. Nitekim, 'Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır'(Rum, 30/21) mealindeki ayette, bu geniş –müşterek- hayat yelpazesine işaret edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında konuya baktığımızda, 'istimta'=faydalanma' kavramının sadece şehevî duygulara –özelikle de erkeklere- hitap eden bir olgu olmadığını görürüz.
Ayette, bu faydalanma işinin erkeklere mahsusmuş gibi ifade edilmesinin hikmeti şunlar olabilir:
a. Kur'an'ın indiği dönemde 'istimta'a', yerleşik bir kavram olduğu için kullanılmış olabilir.
b. İslam'da yeni kurulan müşterek aile hayatında, geçimi sağlama görevi erkeğe yüklenmiştir. Ayrıca, genellikle mal-mülkü olmayan kadına 'mehir' adında bir malî imkânın sağlanması da erkeğin uhdesine verilmiştir. Ayette, erkekten bu sorumluluğu yerine getirmesi istenirken, onun hayat arkadaşından aldığı destek 'istimta'' kavramıyla hatırlatılmıştır.
c. Yukarıda arz edildiği üzere, aslında –erkek-kadın-; her iki tarafın da -müşterek hayattan- karşılıklı faydalanmaları söz konusu olduğu halde, bunun yalnız erkeğe hatırlatılması, kadın için bir küçüklük değil, bir şereftir. Çünkü, bu ifadeyle kadın, müşterek aile hayatının huzur simgesi, sükûnet sütunu, müşterek hayatın nirengi noktası, yaşanabilir bir hayatın ekseni olarak takdim edilmiştir. 'Cennet anaların ayakları altındadır' (bk. Nesâî, Cihad, 6), "Anne Cennet kapılarının ortasındadır" (İbn Hanbel, V, 198) diyen bir peygamber(a.s.m)'in ortaya koyduğu dinden de zaten bu beklenir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
www.sorularlaislamiyet.com