Kur'ân Tilâvetinde Temsil

İnsanın, komutanının karşısında emir tekrarı yapıyor gibi kelimesi kelimesine ve her kelimenin ruhî seviyesine göre üzerine basa basa, onlardan zevk duya duya ve o kelimeleri âdeta içiyor gibi okuması, Kur'ân'a ve Sahib-i Kur'ân'a karşı saygısının ifadesidir.

 

Giriş

Kur’ân, okumaya yönelik bir emir (Alak, 96/1) ile nazil olan ve bu okumanın tertil (Furkân, 25/32; Müzzemmil, 73/4) niteliği taşımasını vurgulayan İlâhî bir kitaptır. Tertil ile okumanın en belirgin özelliği de tefekkür hedefleyen bir okuma tarzı olmasıdır. Dolayısıyla Kur’ân okuma, anlam eksenli olmalı, düşünmeye, anlamaya ve uygulamaya yönlendirici tarzda yapılmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber’in (aleyhisselâm) Kur’ân’ı güzel bir sesle okuması ve sesini çevresindekilerin duyacağı bir tonda bazen yükseltip bazen alçaltarak, hüzünlü ve duygulu bir tarzda kullanması; düşünmeye sevk eden bir okuyuşun prensiplerini içerir niteliktedir (Bkz. Buhârî, Ezan 727; Ebû Dâvud, Ref’i’s-Savt bi’l-Kıraeti 1327, 1333; İbn Mâce, Hüsnü’s-Savt bi’l-Kur’ân 1337). Bu itibarla okumanın sesli yapıldığı yerlerde, ses hep aynı perdenin kullanımıyla monoton bir yapı sunmamalı, mânâyı dikkate alan, yukarı ve aşağı hareketli bir seyir izleyen tarzda olmalıdır. Kur’ân tilâvetinde ses tonu “temsil” prensiplerine göre belirlenir. Kur’ân okurken ses tonunun dikkate alındığı temsili şu şekilde ele almamız mümkündür:

A. Temsilin Tanımı ve Önemi

Temsil sözlükte, “birinin verdiği yetkiye dayanarak onun adına hareket etme”, “bir şeyi canlandırma”, “özümleme” ve “benzetme” gibi anlamlar taşımaktadır. Tilâvet kelimesi ise sözlük anlamıyla “terk etmek”, “tâbi olmak” ve “okumak”, terim anlamıyla “Kur’ân okumak” demektir. İki sözcüğün oluşturduğu “temsilî tilâvet” kavramı ise “Kur’ân kıraatinde, mânâ edatlarını rollerine, kelimeleri mânâlarına, âyetleri mefhumlarına uygun bir ses tonu ile okumaya” denir.1

Kur’ân okumada, harflerin kendilerine özgü yapılarına ve niteliklerine uygun telâffuz edilmeleri, tecvid kurallarının uygulanması ve makam önemli hususlardandır. Ancak Kur’ân tilâvetinin önemli dinamiklerinden biri de hiç şüphesiz, İlâhî hitabı i’câzına uygun bir ses tonu ile okuyabilme yani tilâvette, mânâyı aksettiren ses tonu kullanmaktır. Bu husus, İlâhî hitabı anlayacak anlam bilgisine, gerektiği yerde sese uygun perdeyi verebilecek ve muhtevanın enginlik ve zenginliğini ortaya koyacak bir seslendirme/icra kabiliyetine bağlı önemli bir dinamiktir.

Temsilde ana prensip, hissederek okumak ve onu başkalarına da hissettirmektir. Kur’ân, okuyucunun hissederek okuması ve bunu yansıtan bir tarz/temsil kullanması hâlinde gönüllere tesir eder. Dinleyeni huzur verici iklimine çeker.

B. Temsilî Tilâvet Prensipleri

Kur’ân tilâvetinde son derece önemli bir yeri olan temsil konusunu birkaç ana başlık hâlinde ele almamız mümkündür:

1. Ses Tonunu Alçaltmak (Hafd-ı Savt)

Temsilî okuma prensiplerinin ilki “ses tonunu alçaltmak/hafd-ı savt”tır. Kur’ân kıraatinde mânânın gerektirdiği yerlerde ses tonunu ve perdesini indirmek ve mahzun bir tavır ile okuyuşu seslendirmek gerekir. Aksi takdirde, uygun olmayan yerlerde gereksiz yere sesi yükseltmek mesajdan çok şey götürebilir.

Ses tonunun ve perdesinin indirilmesi gereken yerler:

a) Zem İfade Eden veya Bâtıl Sözleri Yansıtan Âyetler

Kur’ân-ı Kerîm’de inkârcıların asılsız iddialarını, Allah’a, peygamberlere ve inananlara yönelik aşağılayıcı, kınayıcı ve karalayıcı sözlerini ifade eden âyetlerin alçak ve hafif bir ses tonu ile okunması gerekir.

Meselâ müşriklerin, Hz. Peygamber’i (aleyhissalâtü vesselâm); normal insanların söylemeyecekleri tuhaf sözler söyleyen, büyü yüzünden aklî dengesi bozulmuş bir adam olarak nitelendirdikleri ve müminlere

اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلاَّ رَجُلاً مَسْحُورًا

“Sizler, büyülenmiş, bir adamın peşinden gidiyorsunuz” (Furkân, 25/8) dedikleri bu ve benzeri âyetlerin, alçak ve hafif bir ses tonu ile okunması gerekmektedir. Çünkü müşrikler, Hz. Peygamber’e yönelik böyle küstahça sözleriyle O’na hakaret etme ve O’nu küçük düşürme gayesindedirler.

İnkârcılardan hikâye edilen bu tür âyetlerde hafif bir ses tonu kullanmak, âdeta onların inkâr ve iftiralarının şiddetini ses tonuyla azaltma, sözlerini etkisiz, cılız bir çaba olarak nitelendirme anlamına gelir.

b) Dua, Yakarış ve Pişmanlık İçeren Âyetler

Gerek peygamberlerin gerek sair inananların Yüce Allah’a dua, yakarış ve pişmanlıklarını dile getirdikleri âyetlerin, ses perdesinin indirimiyle okunması gerekir. Nitekim bu, Yüce Dergâh’a el açmanın da âdâbıdır.

Dua âyetlerine bir örnek olması açısından Bakara Sûresi’nin son âyetleri dikkat çekicidir:

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَاۤ اِنْ نَسِينَاۤ اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَاۤ اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

"Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla. Bize merhamet et, Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara, 2/286)

Dua, güçsüzlüğünün bilincinde olan kulun, Yüce Allah’ın affına ve hoşgörüsüne sığınma isteğidir. Bu tür âyetler, ümit, sevgi ve heyecan atmosferi içerisinde bulunan kalplerin ürpertisini ve ruhların süzülüşünü tasvir eden; mahzun ve tatlı bir nağme şeklinde hafif bir ses perdesi ile sunulmalıdır (Kutup, Fî Zılâli’l-Kur’ân, I, 345-346). Bu tatlı ses perdesi; duaya yakıcı bir yumuşaklık, istek, yöneliş ve yakarış atmosferine uygun nitelik katar.

Ayrıca inkârcıların pişmanlıklarını dile getirdikleri âyetlerin de alçak ve hafif bir ses tonu ile okunması uygun olur.

Meselâ, vaktiyle sürekli yaşayacaklarına, hiç ölmeyeceklerine dair yemin eden inkârcıların kaçınılmaz akıbeti gördüklerinde

رَبَّنَاۤ اَخِّرْنَاۤ اِلٰىۤ اَجَلٍ قَرِيبٍ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ

“Ey Rabbimiz, bizimle hesaplaşmayı yakın bir sürenin sonuna ertele de senin çağrına olumlu cevap verip, peygamberlere uyalım.” (İbrahim, 14/44) demeleri alçak bir ses tonu ile okunmalıdır.

c) İnananların ya da Meleklerin Bazı Sorularının ve İsteklerinin İfade Edildiği Âyetler

Bu tür âyetlerin de ses tonunun düşürülerek okunması gerekir. Aksi ses tonunun kullanılması, ilâhî hükümlerle ilgili olarak şüphe, tereddüt veya eleştiri vurgusu sayılabilir. Bu konuyla ilgili olarak birkaç misâlin ele alınması konuyu daha anlaşılır kılacaktır:

Hz. İbrahim (alâ nebiyyinâ ve aleyhisselâm) peygamberin, ölülerin tekrar diriltilmelerine dair bir arzusunun tasvir edildiği

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰهيمُ رَبِّ اَرِني كَيْفَ تُحْيِ الْمَوْتٰى

“Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster.” (Bakara, 2/ 260) âyeti hafif ses tonu ile okunmalıdır. Bu âyette söz konusu olan istek, iman için bir belge isteği ya da güçlendirici arayışı değildir. Bu arzunun, imanın varlığı, sarsılmazlığı, eksiksizliği ve kararlılığı ile de ilgisi yoktur. Bu arzu ilâhî sırrın mahiyetine, oluş ve gerçekleşme anında tanık olmaya dâir bir ruhî özlemdir. Allah’ın yaratma sanatının içyüzünü yakından görmeye yönelik bu arzu; içli, yumuşak huylu, hoşnut (Tevbe, 9/114), tevhid dinine tâbi (Nisâ, 4/125), şükreden (Nahl, 16/121), ibadete düşkün ve Allah’ın dostu Hz. İbrahim’den gelen (Nisâ, 4/125), dolayısıyla da tüm bu özellikleri aksettiren zarif ve hafif bir ses tonu kullanılmalıdır.

Meleklerin yeryüzünde insan türünün yaratılması konusundaki yaklaşımlarının sergilendiği

اَتَجْعَلُ فيِهَا مَنْ يُفْسِدُ فيِهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاۤءَ

“Â! oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kan bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın?” (Bakara, 2/ 30) âyeti de hafif ses tonu ile okunmalıdır.

Bu tür âyetleri alçak ve hafif ses tonu ile okuma; Yüce Yaratıcı’ya karşı kulluğun gereği, saygı ve hürmetin yansımasıdır. Aksi tarz, tavır ve kontrolsüz ses tonu, bu tür ifadeleri “sorgulama” boyutuna iter.

d) Hz. Peygamber’e Uyarı gibi Gözüken Âyetler

Kur’ân-ı Kerîm, bazen Peygamber Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) bazı davranışlarıyla ilgili olarak uyarı gibi anlaşılabilecek bir üslûb kullanır. Bu tür âyetlerin alçak ve hafif bir ses tonu ile okunmaları gerekir. Nitekim uyarı gibi gözüken bir âyete bakıldığında gerek seçilen kelimelerin gerek dizilimin ses tonuna dikkat edilmesini hissettiren bir üslûp ihtiva ettiği görülür.

Meselâ Tebük Savaşı’na katılanları methetmek, katılmayanları yermek için nazil olduğu ifade edilen,

عَفَا اللّٰهُ عَنْكَ لِمَ اَذِنْتَ لَهُمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِبِينَ

“Hay Allah seni affedesice! Niçin sence doğru söyleyenler iyice belli oluncaya ve yalancılar da meydana çıkıncaya kadar beklemeyip izin isteyen o münafıklara izin verdin?” (Tevbe, 9/43) âyetinde bu durum açıkça görülmektedir. Bu anlatımda, lütufkârâne bir sitem ile önce, “Hay Allah seni affedesice!” denilerek “af” kelimesi zikredilmiş, sonra, “Niçin onlara izin verdin?” şeklinde yumuşak bir uyarı yapılmak suretiyle latif bir nazım gözetilmiştir.

2. Ses Tonunu Yükseltmek (Ref-i’ Savt)

Temsilî okuma prensiplerinin bir diğeri “ses tonunu yükseltmek/ref-i’ savt”tır. Kur’ân kıraatinde mânânın gerektirdiği yerlerde ses tonunu ve perdesini yükseltmek ve canlı bir tavır ile okuyuşu seslendirmek gerekir. Nitekim yüksek ses, fikirleri vurgulamak için etkili bir tarzdır.

Yüksek ses tonu ile okunması gereken yerler:

a) İlâhî Emir ve Yasakların İfade edildiği Âyetler

Yüce Allah’ın insanlığa yönelik emir ve yasaklarının konu edildiği âyetlerin yüksek ses tonu ile okunması gerekir.

İlâhî emirlere bir örnek olması açısından Mutaffifîn Sûresi’nden bir âyeti ele almamız uygun olacaktır. Bu sûrede, Cennet’in nitelikleri anlatıldıktan, Cennet’in arzulanmaya değer yönlerine dikkat çekildikten sonra gelenوَفيِ ذٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ "O hâlde yarışanlar bunun için yarışsınlar." (Mutaffifîn, 83/26) âyeti yüksek ses tonuyla okunmalıdır. Bu emir, gerçekten özendirmede son derece etkili ve kesin anlamı olan bir vurgudur. “İsteyenler, arzu edenler bunu arzulasınlar.” Çünkü “Uğrunda yarışılmaya değecek olan kazanç budur.” denilmektedir. Âyeti yüksek ses tonuyla okuma; çalışıp didinme, mücadele etme ve yarışmaya değer olan ilâhî mükâfatın altını çizer bir nitelik taşır.

Yüce Allah’ın yasaklarının ifade edildiği, dolayısıyla da yüksek ses tonuyla okunması gereken âyetlere dâir bir örnek ise şöyledir:

وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ

“Bilmediğin şeyin ardına düşme.” (İsrâ, 17/36). Bir haber, hâdise veya hareket hakkında kesin bir hüküm vermeden önce ciddi bir araştırma yapılması Kur’ân’ın temel öğretilerindendir. Kalbin ve aklın bu metotla hareket etmesi durumunda; inanç dünyasında kuruntu ve saçmalıklara, hüküm, yargı ve sosyal münasebetler dünyasında zan ve şüphelere, araştırma ve bilim dünyasında sathî hükümler ve kuruntulara dayalı teorilere meydan verilmez. İşte bu tür âyetler, belirgin bir perdeye sahip yüksek ses tonuyla, dikkat çekici bir tarzda okunmak suretiyle ilâhî yasaklama ve uyarı anlamını pekiştirir.

b) Hak ve Hakikati Yansıtan Âyetler

Dinî, ilmî ve sosyal gerçeklerin ifade edildiği âyetler yüksek bir ses tonu ile okunurlar.

Meselâ Kur’ân’ın doğruluğundan şüphe edilmemesi gereken ilâhî bir kitap olduğunun vurgulandığı

ذٰلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فيهِ

“Doğru olduğu şüphesiz olan bu Kitap” (Bakara, 2/2) âyeti yüksek ses tonu ile okunur. Bu ses tonu Kur’ân’ın doğruluğunun ve gerçekliğinin ilânı niteliği taşır.

İhlâs Sûresi de bütünüyle yüksek ses tonuyla okunması gereken bir sûredir:

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ ۝ اَللّٰهُ الصَّمَدُ ۝ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ۝

وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ

“De ki: O Allah Birdir. Allah Samed'dir. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır.” (İhlâs, 112/1-4). Tevhid inancını ortaya koyan bu sûre gerek içerdiği mesaj itibariyle, gerek “söyle/deki” şeklindeki ilâna yönelik emir niteliği taşıyan başlangıcıyla, gerek âyet sonlarında yer alan ve yapısında belirgin okuma özelliği bulunan harf (dal harfi) yapısıyla yüksek ses tonuna okuyucuyu sevk etmektedir.

c) Müjde, Mükâfat ve Rahmet İçeren Âyetler

Sevindirici haberler ihtiva eden âyetler, yapılan iyiliklere karşı sunulacak ilâhî lütuf, armağan ve mükâfatları haber veren, bağışlama yarlıgama ve merhamet niteliği taşıyan âyetlerin yüksek ses tonuyla okunması uygundur.

Yüksek ses tonuyla okumaya uygun yapısıyla dikkatleri çeken Kadir Sûresi, özellikle

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ ۝ تَنَزَّلُ الْمَلٰۤئِكَةُ وَالرُّوحُ فيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ ۝ سَلاَمٌ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ ۝

“Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için iner. O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadir, 97/3-5) âyetlerinde yüksek ses perdesi ile okunmalıdır. İnsanın içine işleyen, parlak, sevecen ve müjdeler dolu ışık seli yayan bu âyetler, bu gecenin kapsadığı büyük anlamları canlandırması açısından canlı ve yüksek ses tonu ile okunmalıdır.

Yûnus Sûresi’ndeki, kendilerini Allah’a bağlayan imanları nedeniyle, iyi işlere yöneltilen ve doğru yolu görmeleri sağlanan mesut insanların eriştiği yüce mertebe de yüksek ses tonu ile ifade edilmesi gereken âyetlerdendir. Âhiret hayatının varlığını kabul eden, yüce huzura çıkarılmalarını bekleyen, insanlığın olgunluk yoluna giren takva sahiplerine söz verilen Cennet... Sürekli bir hoşnutluk içinde Allah’ı yücelten ve O’na şükreden, O’na iman edenlerin ve güzel davranışlarda bulunanların mükâfat yeri... :

اِنَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِاِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ فيِ جَنَّاتِ النَّعيمِ

“İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, Rabbleri onları imanları sayesinde doğru yola iletir, nimet cennetlerinde altlarından nehirler akar.” (Yûnus, 10/9)

3. Kelimelerde Ses Vurgusu Yapmak

Sese vurgu yaparak okumak, gerek kelimelerin müstakil hüviyetlerini ortaya koymak gerek kelime mânâlarına kuvvet kazandırmak açısından oldukça mühimdir. Dolayısıyla kelimelerin ilk harflerine biraz vurgu/baskı yaparak okumak da temsilin belli başlı şartlarındandır:

a) Olumsuzluk bildiren “mâ: مَا” (mâ-i nâfiye) da sese ton verilir:

مَاۤ اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ (Leheb, 111/2)

مَا تَرٰى في خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ (Mülk, 67/3)

مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلاَ شَفِيعٍ يُطَاعُ (Mü’min, 40/18)

“Mâ-i mevsûle”de ise sese hiç ton vermemeğe ve normal okumaya dikkat etmelidir. Özellikle bu edatta sese vurgu yaparak okumak anlam değişmesine yol açar. Meselâ inananların dikkatlerini Allah katındaki mükâfata çeken ve bu mükâfatın oyun, eğlence, ticaret ve hayatın diğer uğraşılarından daha hayırlı olduğunu belirtenمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ “Allah’ın yanında bulunan eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır.” (Cuma, 62/11) âyetindeki “mâ” edatı pes perdeden ve alçak bir sada ile okunmalıdır. Bu edatta ses tonunu yükseltmek âyetin anlamını olumsuz yönde etkiler. Nitekim Allah’ın katındaki mükâfatı önemsemeye yönelik bu âyet, sözü edilen edatın alçak bir ses tonuyla okunmaması hâlinde, oyun ve eğlencenin ilâhî mükâfattan daha değerli olması anlamına gelebilecek bir yanlışa götürür.

Aşağıdaki âyetlerdeki “mâ” edatında da sesin yükseltilmesi anlam bozulmasına sebebiyet vereceğinden, söz konusu edatın hafif bir ses tonuyla okunması gerekir:

﴿اِلاَّ مِنْ بَعْدِ مَا جَاۤءَهُمُ الْعِلْم﴾ُ2 ﴿مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ﴾3

﴿وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ في مَاۤ اٰتٰيكُمْ ﴾4

b) Bütün olumsuzluk bildirilen “lâ: لاَ” edatlarında sese ton verilerek âyette ifade edilen olumsuz yapı vurgulanır:

﴿لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ﴾5 ﴿لاَ جُنَاحَ عَلَيكُمْ ﴾6 ﴿لاَ تَثْرِيبَ عَلَيكُمُ الْيَوْمَ ﴾7

Tebrie “lâ”sındaki vurgu ve ton diğerlerinden daha çoktur:

﴿شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ﴾8 ﴿فَاعْلَمْ اَنَّهُ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ﴾9

c) Tahsis ifade eden “li: لِ ”; tekit belirten “le: لَ ” harfinde sese tonlu bir perde verilir.

﴿ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ﴾01 ﴿لَرَحْمَةً ﴾11 ﴿لِلْمُؤْمِنِينَ﴾21

d) İstisna harflerinde sese vurgu yapmak da temsil şartlarındandır.13

﴿وَمَا عَلَيْنَاۤ اِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبينُ﴾14﴿فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلاَّ السَّاعَةَ﴾15

﴿وَمَاۤ اُمِرُوۤا اِلاَّ لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِصينَ﴾16

e) Aynı iki harekeli harf yan yana gelince, ikincisine vurgu yapılarak okunur.

﴿رَبَّكَ كَثِيرًا﴾17 ﴿فَصَلِّ لِرَبِّكَ﴾18 ﴿كَيْفَ فَعَلَ﴾19

Temsilî okumada bütün bunları yapmaya çalışırken tabiî olmaya ve temsili yapmacıklığa taşımamaya özen göstermek gerekir.20 Zîrâ sese ton verme ve vurgu yapma esnasında mübalağa, okuyuştaki ahengi bozar.21

Sonuç

Kur’ân, gerek yapı gerek anlam dokusundaki âhengiyle asırlar boyu gönüllere tesir etmiştir. Anlam dokusu, ona inananların hayat tarzlarını belirlerken, yapıya dâir âhengi; inanan inanmayan herkesi kendisine hayran bırakmıştır. Bu gönülleri fetheden okuma, harflerinin özgün yapısını ön plâna çıkaran, okunma kuralları (tecvid) gözetilen, anlamı da dikkate alındığından yerine göre duygulu ve mahzun, yerine göre coşkulu bir özellik (temsil) taşımaktadır.

Mânâdan soyutlanmış dolayısıyla da ses hacmi ya da tonunda hiçbir değişiklik yapılmadan okuma biçimi, özgün değil, sıradan ve monotondur. Oysaki yerli yerince sesi alçaltmak ya da yükseltmek hem okuyuşa canlılık kazandırır hem de mânâyı güçlendirir. Yani ses perdesinin uygun kullanımı; anlamı berraklaştırır, bir sözcüğe genel anlamından daha güçlü bir mânâ katar. Ancak ne var ki, günümüzde anlam dikkate alınarak okuma neredeyse yok denecek kadar azalmıştır. Dolayısıyla İlâhî mesajın anlaşılarak okunup, haz duyulan özgün tilâveti ile sunumu için Kur’ân öğretiminde, temsil yeniden ve dikkatle ele alınmalıdır.

Dipnotlar

1 Sağman, Ali Rıza, İlaveli Yeni Sağman Tecvidi, Bahar Yayınları, 5. Baskı, İstanbul-1958, s. 36.

2 Âl-i İmrân, 3/18; Şûrâ, 42/14; Câsiye, 45/1.

3 Felak, 113/2.

4 Mâide, 5/48.

5 Bakara, 2/38, 62, 112, 262, 274, 277; Âl-i İmran, 3/170; Mâide, 5/69; En’âm, 6/48; A’râf, 7/35; Yûnus, 10/62; Ahkâf, 46/13.

6 Bakara, 2/233, 234, 235, 236, 240; Nisâ, 4/23, 24, 102; Mümtehine, 60/10.

7 Yûsuf, 12/92.

8 Muhammed, 47/19.

9 Âl-i İmran, 3/18.

10 Beyyine, 98/8.

11 Ankebût, 29/51.

12 Bakara, 2/97; Âl-i İmrân, 3/124; A’râf, 7/2; Tevbe, 9/61; Yûnus, 10/57; Hûd, 11/120; İbrahim, 14/41; Hicr, 15/77, 88; İsrâ, 17/82; Nûr, 24/30; Neml, 27/2, 77; Ankebût, 29/44; Câsiye, 45/3; Muhammed, 47/19; Fetih, 48/20; Münâfikûn, 63/8; Nûh, 71/28

13 Bkz. Sağman, Tecvid, s. 36-39.

14 Yâsîn, 36/17.

15 Muhammed, 47/18.

16 Beyyine, 98/5.

17 Âl-i İmrân, 3/41.

18 Kevser, 108/2.

19 Fecr, 89/6; Fil, 105/1.

20 Bkz. Çetin, Abdurrahman, Kur’ân Okuma Esasları, Sahaflar Kitap Sarayı, İstanbul-ts, s. 128.

21 Bkz. Dağdeviren, Alican, Kur’ân Okuma Sanatı, Yeni Akademi Yayınları, İstanbul, 2009, s. 161-180.

 

 

Yazar:

Kategorisi:
Makaleler & Yazılar
Gönderi tarihi: 27-05-2011
7,515 kez okundu
Block title
Block content