Kur'an, tarihe ait, bir takım peygamberlerin ümmetleriyle olan konuşmalarını, onlara nasihatlarını, peygamberlere uyanların sahil-i selâmete çıktığını, uymayanların felâketten felâkete sürüklendikten sonra yerin dibine serildiklerini beyanla, ümmet-i Muhammed'i (s.a.s.), geçmiş ümmetlerin ahvalinden haberdar ettiği gibi, daima uyanıklığa davet eder. Meselâ: Evvelâ Hz. Âdem'le şeytan arasında cereyan eden vak'ayı beyanla, Ümmet-i Muhammed'e (s.a.s.) şeytanın ne derece maharetli ve gaddar bir düşman olduğunu, insanları iğfale kendisini adadığını, kıyamete kadar bu husumetin şeytanla Âdem evlâtları arasında devam edeceğini, şeytanın asla fırsat kaçırmayacağına yeminler ettiğini beyanla, insanlara şeytana karşı uyanık bulunmayı ve gizli vesveselerine aldanmamayı tavsiye eder. Ve إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْإِنسَانِ عَدُوٌّ مُبِينٌ (Yusuf, 12/5) âyetinin sırrı her zaman zuhur etmekte olduğundan, Kur'an'ın bir çok sûrelerinde münasebet düştükçe Cenab-ı Hakk şeytanın güçlü bir düşman olduğunu tekrar ber tekrar insanlara hatırlatmakla, ehemmiyetle sakınılacak bir düşman olduğunu ilân etmiştir ki, aldananlar için itizara mecal kalmasın. Yine bunun gibi Hz. Yusuf'la biraderleri arasında cereyan eden vak'ayı, Yusuf aleyhisselâm'ın Mısır'da geçirmiş olduğu olayları, özel bir surede beyanla, insanları bir çok problemin çözülmesine, bir çok meselenin fetvasına muttali kılmakla dikkate davet eder.
Yusuf Suresi'nden Misaller
Meselâ: Rüya-yı sadıkanın neticesi zuhur eder mi? sualine cevap, evet zuhur eder. Zira Hz. Yusuf'un rüyasının neticesi aynen zuhur etmiştir. Rüyayı tâbir lâzım mıdır? Evet erbab-ı ilim ve hüsn-ü hal sahibi bir kimseye tâbir ettirmek lâzımdır. Zira melikin rüyasını Hz. Yusuf tâbir etti ve tâbirin neticesi ayniyle zuhur etti.
Meselâ: Hasedin neticesi nedir? sualine cevap, hacalet ve mahcubiyettir. Zira Yusuf'un kardeşleri Hz. Yusuf'a karşı pek mahcup bir vaziyette kaldılar. Çünkü bu vukuatın asıl sebebi, Hz. Yakub'un, Yusuf aleyhisselâm'ı ziyadece sevmesine haset ederek Hz. Yusuf'u pederlerinin gözü önünden kaybetmekti.
Kadınların meşru olmayan tekliflerine iltifat etmemenin neticesi nedir? sualine cevap, aziz olmaktır. Zira Yusuf aleyhisselâm, Zeliha'nın teklifine iltifat etmediğinden dolayı neticede hakkında meydana gelen isnattan arınarak, herkes katında makbul ve Mısır'a aziz oldu.
Bir kimsenin kendini bilmeyen kimselere karşı maharetini ve faziletini bildirmesi caiz midir? sualine cevap, caizdir. Zira Yusuf aleyhisselâm Mısır melikine karşı kendinin ziraat ilmine ve işleri idareye vakıf, ilim ve fazilet erbabından olduğunu beyanla Ziraat ve Maliye Nazırı yapmasını melike tavsiye etti ve öyle oldu. Mısır'ı yedi sene arka arkaya gelen kıtlıkla, melikin meşhur rüyasını tâbir ederek güzel idare etti ve her taraftan gelen yiyecekler hususunda Mısır'ın yöneleceği kişisi oldu ve Hz. Yusuf'un mahareti sayesinde Mısır'ın hazinesi mal ile doldu.
Sabrın neticesi nedir? sualine cevap, selâmettir. Zira Yusuf aleyhisselâm sabretti, selâmeti buldu.
Meşakkatin neticesi nedir? sualine cevap rahattır. Zira Yusuf aleyhisselâm çok meşakkatlere tahammül etti, gördüğü meşakkatlerden kat kat fazla rahat buldu.
Ayrılığın neticesi nedir? sualine cevap, buluşma ve ülfettir. Zira Yusuf aleyhisselâm pederinin, akraba ve taallukatının çok zaman ayrılığını çekmiş ise de, neticede Mısır'da bir araya geldiler ve ülfet ettiler.
(Kişinin kendi şahsına) kötülük edenlere karşı ne yapmak lâzımdır? sualine cevap, iyilik yapmak ve affetmek lâzımdır. Zira Yusuf aleyhisselâm biraderlerinin kendine yaptıkları muameleye hüsn-ü iltifat gösterdi ve iyilikle muamele etti.
Evlâdın pedere karşı soğuk muamelesine ne yapmak lâzımdır? sualine cevap, pederin af ile muamele etmesi lâzımdır. Zira Yakub aleyhisselâm oğullarının hatalarına istiğfarla mukabele etti.
İstiğfar için bir vakit seçmek lâzım mıdır? sualine cevap, evet her vakit Cenab-ı Hakk'a istiğfar lâzımsa da, mühim olan münacaatta seher vaktini gözetmek lâzımdır. Zira Hz. Yakup, oğullarının hatasına istiğfar için seher vaktini seçmiştir.
Kadere, insanların tedbiri fayda eder mi? sualine cevap, asla fayda etmez. Zira Yusuf aleyhisselâm'ın Cenab-ı Hakk tarafından takdir edilen üstünlüklerine karşı biraderlerinin mâni olmak üzere yaptıkları tedbirin hiç faydası olmadı. Neticede takdir edilen zuhur etti.
Mühim bir haberi ulaştırmak için müjdeci göndermek meşru mudur? suâline cevap, evet meşrudur. Zira Hz. Yakub'un evlatları, Yusuf aleyhisselâm'la görüşünce pederlerine müjdeci göndermişlerdir.
İşte bu sayılan meselelere, Yusuf suresiyle cevap verildiği gibi, daha bu kitabın hacmine sığmayacak nice fetvalar, görülmedik ve duyulmadık hususlar, Yusuf aleyhisselâm'ın hayat hikayesini beyan eden bu yüce surede münderictir.
Kur'an'dan Başka Misaller
Aynı şekilde Hz. Nuh'un kavmi müptelâ oldukları şirki terketmeleri hususunda Nuh aleyhisselâm'ın nasihatlerini dinlemedikleri sebebiyle, Tufan ile boğulduklarını, kendine îman edenlerin Hz. Nuh'un vahy-i ilâhî ile o zamana kadar nümunesi görülmeyen gemiyi yapması, onun vasıtasıyla ehl-i îmanın kurtulması Kur'an'da değişik sûrelerde belli münasebetlerle açıklanır; küfrün helâk sebebi, îmanın kurtuluş vesilesi olduğu, Nuh kavminin bin sene kadar payidar olmalarının netice itibariyle onlara hiç fayda vermediği beyan edilerek, ümmet-i Muhammed uyanıklığa davet edilir; çok yaşamanın, servet ve malın, felâketten kurtarmayıp, insanı sahil-i selâmete çıkaracak şeyin ancak îman ve güzel amel olduğu açıklanır.
Yine Şuayp aleyhisselâm'ın kavminin ölçü-tartıda noksan vermelerinin, helak sebepleri olduğunu Kur'an'da beyan etmekten bir maksat, muamelede noksanlığın helâk sebebi olduğunu beyanla ümmet-i Muhammedi ölçü-tartıda istikamete davet etmektir.
Yine Cenab-ı Hak, Kur'an'da Hazret-i İbrahim’in Nemrud gibi o zamanın en güçlü hükümdarı olan bir zalim ve gaddara karşı gösterdiği celâleti beyanla, doğruya sımsıkı yapışma hususunda şecaat ve celâdetin lüzumunu, Nemrud'un Hz. İbrahim'i yakmak üzere göklere yükselen ateşinin tesirsiz kaldığını beyanla, Allah'ın kudretinin azametini, insan suretinde oğlu İshak aleyhisselâm'ın doğacağını müjdelemeğe gelen meleklerden olan misafirlere ikramını beyanla, misafire ikramın lüzumunu, ümmet-i Muhammed'e beyan ve tavsiye etmiştir.
Lût aleyhisselâm'ın kavminin homoseksüellik gibi insanlığın çirkin gördüğü bir rezaleti işlemeleri helâklerine sebep olduğunu beyanla, livatanın (homoseksüellik) helâk sebebi olduğunu, meydana geliş şekliyle bildirmek, Ümmet-i Muhammed'i bu gibi fenalıktan nefret ettirmiştir. Evet livata fenadır, "işlemeyin!" demekle de yasaklanabilirdi. Velâkin koca bir kavmin helakine sebep olduğunu beyan gibi de te'siri olmazdı ya!
Şu halde Kur'an'ın kıssaları iki faydaya yöneliktir. Birincisi, bazı geçmiş milletlerin ahvalini ve peygamberlerinin nasihatlerini Ümmet-i Muhammed'e bildirmekle ibrete davettir; ikincisi, o kıssadaki iyi olan fiillerin seçilmesini, yok oluş sebepleri olan fiilerden sakınılmasını Ümmet-i Muhammed'e tavsiyedir.
Yine Kur'an'da Hz. Musa ile Firavun arasında cereyan eden hadiselerde, ne acaib ve garip ibretli olaylar geçmiştir. Meselâ, kıptî kâhinlerinin Firavun'a, Benî İsrail'den doğacak erkek çocuğunun eliyle Firavun'un ve devletinin yıkılacağını haber vermeleri üzerine, Firavun'un yeni doğacak erkek çocuklarının katlini emredip binlerce masum kanı döktüğü bir zamanda Cenab-ı Hakk, Hz. Musa'yı Firavun'un kucağında besletti. Bu ne şaşılacak bir manzara ki, Musa'yı aramak için kanlar döken bir cani, Musa'yı kemal-i hürmetle kucağında taç ve tahtını yıktırmak için hazırlıyor. Hz. Musa'yı, elinden çıkan bir kaza sebebiyle Cenab-ı Hakk Şuayb aleyhisselâm'ın yanına gönderdi. Çünkü Hz. Musa'ya verilmesi mukadder olan Asa, Hz. Şuayb'da emanet idi. O vesile ile emanet sahibini buldu ve nice şaşılacak şeylere sahne oldu. Hz. Şuayb'ın kerimesiyle mukadder olan izdivaç meydana geldi. Bilâhare Firavun'u îman'a davete ve Benî İsrail'i esaretten kurtarmaya Allah tarafından resul olarak memur edildi. O zamanda dünyanın en güçlü hükümdarı ve en güçlü Firavn hükumeti Hz. Musa'ya îman etmemelerine binaen helâk oldu gitti.
İşte birçok şaşılacak şeyi ihtiva eden bu hadiseleri Cenab-ı Hakk Kur'an'ın değişik sûrelerinde münasebet geldikçe beyanla, Ümmet-i Muhammed'i ibrete ve bir takım şaşılacak olaylara muttali olarak, insanları uyanıklığa davet etmiştir ki, hadiselerin her safhası, bilinmeyen birçok meseleye derstir.
Meselâ; Kur'an Hz. Eyyub'un sabrını, sabrı sebebiyle neticede nail olduğu İlâhî mükâfatı beyanla, insanlara sabrı tavsiye ettiği gibi, Süleyman aleyhisselâm'ın saltanatını, neticede asâsına dayanarak vefatını beyanla mala, mülke ve saltanata aldanmamak gerektiğini dahi tavsiye eder.
Yunus aleyhisselâm'ın balığın karnından kurtuluşuna sebep: لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنْ الظَّالِمِينَ tehlil ve tesbihine devamı olduğunu beyanla, insanlara musibeti tehlil ve tesbihle karşılamaları gerektiğini beyan ve tesbihe devamı tavsiye eder." (Enbiya, 21/87)
Zekeriya aleyhisselâm'ın bir erkek çocuk istemek hususunda Cenab-ı Hakk'a münacaatını beyanla insanlara, münacaatın yollarını talim eder.
Hz. Meryem'in ibadet ve taatiyle bazı kerametlere, ilâhi lütuflara nail olduğunu beyanla, insanları ibâdetlere ve taata teşvik eder.
Hz. İsa'nın babasız ve "kün" (ol) emriyle meydana gelip, âleme nur saçtığını, hastaları tedavi ettiğini ve gözsüzlerin gözlerini açmakta iken gösterdiği tevazuu beyanla Kur'an, insanlara Kudret-i İlâhiye'nin azametini gösterdiği gibi, tevazuu da tavsiye eder.
Resûlüllah'ın (s.a.s) ve ashabının başından geçmiş hadiseleri, düşmanlarına karşı göstermiş oldukları şecaat ve cesaretlerin beyanla Kur'an, insanlara düşmana karşı mukavemetin ve hakka karşı müdafaanın yollarını tarif eder.
İşte şu kitabın başlangıcından beri beyan olunan ve hayret edilecek hususları ihtiva eden Kur'an, insanlara fayda ve zararlı şeyleri beyan ettiği yönüyle, insanların o büyük Kitab'a hürmetleri vacip olduğunu bildirmek için, Cenab-ı Hakk yine o Kitab'ın başlangıcında (daha ilk inen ayetlerinin birinde): لَا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ buyurmuştur. Yani "Kur'an'a ancak hadesten ve necasetten temiz olan kimseler dokunur." (Vakıa, 56/79) demektir. Binaenaleyh cünüb olan veya abdestsiz bulunan kimse Kur'an'ı eline alamaz, alırsa günah işlemiş olur. Çünkü Kur'an, insanlar üzerinde cereyan etmiş ve edecek olan hadiselerin bütününün hükmünü vermiştir.
Binaenaleyh Kur'an'ın halletmediği bir müşkil kalmamıştır. Zira herhangi bir kimse, bir müşkilini halletmek için müracaat ederse, Kur'an o müşkili halleder ve bir meselenin dini hükmünü aramak için müracaat edenin ihtiyacını Kur'an karşılayıverir. Fıkıh kitaplarının çok geniş bir derya olan meselelerinin kaynağı Kur'an'dır. Şu kadar ki, lâyıkıyla mânasını anlayan ve hakikatlerini incelemeğe muktedir olan kimsenin müracaatı lâzımdır. Çünkü, Kur'an'ın sırlarını lâyıkıyla anlamağa ve tetkik etmeğe muktedir olmayan bir kimse, Kur'an'a müracaatından bir fayda temin edemez. Zira anlamaz ve Kur'an'a itirazları da anlamadıklarındandır.
Kur'an'ı okuyacak kimsenin şeytandan istiâze ederek başlaması lâzım olduğunu beyan için Cenab-ı Hakk: فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ buyurmuştur. Yani " Sen Kur'an okumayı istediğinde şeytanın şerrinden Allah'a sığın." (Nahl, 16/98) demektir ki, eûzu billahi mine'ş-şettânirr'âcîm demekle başla ve istiâzeden sonra Besmele okumak lâzımdır ki, bu sebeple sûrelerin evveline Besmele yazılmıştır. Kur'an okunduğunda dinlemek vacip olduğunu beyan dolayısıyla Vâcib Teâlâ: وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ buyurmuştur. Yani "Kur'an okunduğunda siz onu kemâl-i ehemmiyetle ve merhamet-i ilâhiyeye mazhar olmanız için sükûnetle dinleyin" (A'raf, 7/204). demektir. Çünkü Kur'an'ın hitapları insanlara olup, ahkâmiyle amel insanlara vacip olunca elbette insanların dinlemeleri vaciptir.
, Sayı: 65