10/ Yûnus -12- İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) Bize duâ’ eder. Ama Biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için Bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir.
23- Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz Bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz.
16/ en-Nahl -4- İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir.
17/ el-İsrâ -83- İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer.
18/ el-Kehf -7- İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz Biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zînet yaptık.
22/ el-Hac -3- İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı halde ALLÂH hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer.
29/ el-Ankebût -2- İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.
10- İnsanlardan öyleleri vardır ki, “ALLÂH’a inandık” derler. Ama ALLÂH uğrunda bir ezâya uğratılınca insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi ALLÂH’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. ALLÂH, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir?
30/ er-Rûm -33- İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na duâ’ ederler. Sonra ALLÂH onlara kendinden bir rahmet tattırınca da, bir bakarsın ki içlerinden bir grup, Rablerine ortak koşuyorlar.
36- İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler.
39/ ez-Zümer -8- İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur ve ALLÂH’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”
49- İnsana bir zarar dokunduğunda Bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
41/ Fussilet -49- İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, yıkılır.
-Yeûs; yalnız kalpte ümitsizlik.
-Kanût; kalpte ümitsizliğin eseri yüzde dahi zahir olmaktır.
51- İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur.
46/ el-Ahkâf -6- İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler.
76/ el-İnsân -1- İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.
89/ el-Fecr -15- İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.
90/ el-Beled -5- İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
100/ el-Âdiyât -6- İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
*İNSAN ACELECİDİR
17/ el-İsrâ -11- İnsan, hayrın gelmesine duâ’ ettiği gibi kötülüğün gelmesine de duâ’ eder. İnsan pek acelecidir.
21/ el-Enbiyâ -37- İnsan çok aceleci (tez canlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin.
*İNSANIN ANARAHMİNDEKİ EVRELERİ
3/ Âl-i İmrân -6- O’dur ki annelerinizin rahimlerinde size dilediği şekli verir. O’ndan başka ilâh yoktur. Azîzdir, Hakîmdir. (mutlak gâlib, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
22/ el-Hac -5- Ey insanlar! Eğer siz öldükten sonra dirilmekten şüphe ediyorsanız, bilin ki: Biz sizi ilkin topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir yapışkan hücreden, sonra esâs unsurlarıyla hilkati tamamlanmış, ama bütün âzâlarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki, kudretimizi size açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar ana rahminde durdururuz. Sonra da sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarırız. Sonra güç kuvvet kazanıncaya kadar sizi büyütürüz. İçinizden kimi henüz çocukken öldürülür, kimi de hayatın en düşkün biçimine götürülür. Öyle ki daha önce bildiği şeyleri bilmez hâle gelir. Yeri de kupkuru görürsün, ama oraya Biz su indirince çok geçmeden kıpırdanır, kabarır da gözü gönlü açan her güzel çiftten nice nebat bitirir.
23/ el-Mü’minûn -13- Sonra onu nutfe (sperm) hâlinde sağlam bir yere yerleştiririz.
14- Sonra nutfeyi alâkaya (yapışkan döllenmiş hücreye), alâkayı mudgaya, yani bir çiğnem et görünümündeki varlığa, mudgayı kemiklere dönüştürür, sonra da kemiklere et giydirip, derken yeni bir yaratılışa mazhâr ederiz. İşte bak da ALLÂH’ın ne mükemmel yaratan olduğunu bir düşün!
40/ el-Mü’min -67- O’dur ki sizi (atanız Âdemi)topraktan, sonra tek tek siz insanları da bir meni’den, sonra alâkadan (embriyodan) yarattı. Sonra sizi analarınızın karnından bebek olarak çıkarır, derken sizi güçlü kuvvetli bir çağa eriştirir, sonra ihtiyarlığa varacak kadar yaşatır. İçinizden kimi daha da önce öldürülür, kiminizin ömrü bir vâdeye kadar uzatılır. Olur ki aklınızı kullanıp bunları düşünürsünüz diye böyle yapar.
77/ el-Mürselât -20- Biz sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
21-22- Sonra da o meni’ nutfesini belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
*İNSANA ANCAK ÇALIŞTIĞI VARDIR
53/ en-Necm -39- İnsan için ancak çalıştığı vardır.
*İNSAN BAŞIBOŞ DEĞİLDİR
13/ el-Ra’d -10- Sizden sözü gizleyenle açığa vuran, gece gizlenenle gündüz açığa çıkan, O'nun açısından eşittir (hepsini görür ve bilir).
11- Her insan için önünden ve arkasından ta’kîb edenler vardır. ALLÂH'ın emrinden dolayı onu gözetirler. ALLÂH bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. ALLÂH bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkân yoktur. Onlar için ALLÂH'dan başka bir velî de bulunmaz.
75/ el-Kıyâme -36- İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?
*İNSAN EN GÜZEL SÛRETTE YARATILMIŞTIR (ahsen-i takvîm)
95/ et-Tîn -4- Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
5- Sonra aşağıların aşağısına çevirdik.
*İNSANIN “HALÎFE” OLUŞU
2/ el-Bakara -30- Şol vakit Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz Seni överek tesbîh ediyor ve Seni takdîs ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.
-Halîfe; başkasına halef olan, onun makamına, kaim, onun için bâzı hususlarda naib olan kimse. Âyetteki halîfeden murad; Âdem-aleyhisselâm-dır. Kendi evlat ve ahfâdına Allâh’ın emirlerini nehiylerini Cenâb-ı Hak nâmına binniyabe tebliğe memur bulunmuştur. (Ö.N.Bilmen)
10/ Yûnus -13- Andolsun ki, sizden önceki devirlerin birçok kavmini, Peygamberleri kendilerine birçok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve îmâna gelmedikleri için helâk ettik. İşte günahkârlar topluluğunu Biz böyle cezalandırırız.
14- Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halîfeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.
73- Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları yeryüzüne halîfeler yaptık. Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların âkıbeti nasıl oldu.
35/ Fâtır -39- Sizi yeryüzünde halîfeler yapan O'dur. Artık kim küfrederse, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfürleri, Rablerinin katında kendilerine buğzdan başka bir şey artırmaz, kâfirlerin küfürleri kendilerine zarardan başka bir şey artırmaz.
*İNSAN HAYATININ DEVRELERİ
2/ el-Bakara -28- ALLÂH'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp O’na götürüleceksiniz
7/ el-A’râf -24- (ALLÂH) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir."
25- "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!" dedi.
45/ el-Câsiye -26- (Ey Muhammed!) De ki: "ALLÂH sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler.
*İNSANIN HER DAVRANIŞI KAYIT ALTINDADIR
50/ Kâf -18- İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.
*İNSAN TARTIŞMAYA DÜŞKÜNDÜR
18/ el-Kehf -54- Andolsun, Biz bu Kur’ân’da insanlar için her türlü misâli değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.
*ÜÇ KARANLIK
39/ ez-Zümer -6- O, sizi bir tek candan yarattı. Ayrıca ondan da eşini meydana getirdi. Size etlerini yemeniz için deve, sığır, koyun ve keçiden erkekli ve dişili olmak üzere sekiz çift hayvanın helâl olduğunu vahiyle bildirdi. O sizi analarınızın karnında üç karanlık içinde, peş peşe yaratır. İşte gerçek ilâh olan ALLÂH, bunları yapan Rabbinizdir. Bütün mülk ve hâkimiyet O’nundur. O’ndan başka ilâh yoktur. Hâlâ nasıl oluyor da hakk yoldan vazgeçiriliyorsunuz?
4/ en-Nisâ -1- Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz ALLÂH'dan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz ALLÂH sizin üzerinizde gözeticidir.
6/ el-En’âm -98- Sizi bir tek candan yaratan O'dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyân ettik.
7/ el-A’râf -11- Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız iblîs, secde edenlerden olmadı.
18/ el-Kehf -51- Ben, onları (iblîs ve soyunu) ne göklerin ve yerin yaratılışında, ne de kendilerinin yaratılışında şâhid tutmadım ve hiçbir zaman doğru yoldan çıkanları yardımcı edinmiş değilim.
21/ el-Enbiyâ -37- İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size yakında (azaba dâir) alâmetlerimi göstereceğim. Şimdi siz acele etmeyin.
26/ eş-Şu’arâ -78- İbrâhîm dedi ki: "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,"
30/ er-Rûm -40- ALLÂH, O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak olan var mı? ALLÂH, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
31/ Lokmân -28- Sizin yaratılmanız da tekrar diriltilmeniz de ancak bir tek nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Gerçekten ALLÂH her şeyi işitir ve görür.
36/ Yâsîn -22- "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
77- O insan, Bizim kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78- Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79- De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve O her yaratmayı bilir."
40/ el-Mü’min -64- ALLÂH, O'dur ki sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapmıştır. Size şekil vermiş, sonra şekillerinizi güzelleştirmiştir. Hoş nimetlerden size rızık vermiştir. İşte Rabbiniz o ALLÂH’dır. Âlemlerin Rabbi olan ALLÂH ne yücedir!
41/ Fussilet -47- Kıyamet zamanını bilmek ancak ALLÂH'a havâle edilir. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. ALLÂH onlara: "Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?" diye seslendiği gün, onlar: "Senin ortağın olduğuna dâir bizden hiçbir şâhid olmadığını Sana arz ederiz" derler.
42/ eş-Şûrâ -11- O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. O sizin için kendi nefsinizden eşler ve hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. O, sizi bu düzen içerisinde üretip çoğaltıyor. O'nun benzeri olan hiçbir şey yoktur. O, her şeyi işitir ve görür.
43/ ez-Zuhruf -87- Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: "ALLÂH" derler. O halde nasıl hakk’tan çevriliyorlar?
45/ el-Câsiye -3- Şüphesiz göklerde ve yerde mü’minler için birçok âyetler vardır.
4- Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.
5O/ Kâf -16- Andolsun insanı Biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve Biz ona şah damarından daha yakınız.
53/ en-Necm -44- Öldüren de dirilten de O'dur.
45- Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,
46- Atıldığı zaman bir nutfeden.
56/ el-Vâkı’a -57- Biz sizi yarattık, tasdîk etmeniz gerekmez mi?
58- Attığınız meni’yi gördünüz mü?
59- Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan Biz miyiz?
64/ et-Teğâbün -2- Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mü’min. ALLÂH yaptıklarınızı görmektedir.
67/ el-Mülk -22- Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi?
23- De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!"
70/ el-Meâric -39- Hayır, Biz onları bildikleri şeyden yarattık.
76/ el-İnsân -28- Onları Biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.
78/ en-Nebe’ -8- Sizleri çift çift yarattık.
82/ el-İnfitâr -6- Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?
7- O ALLÂH ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.
8- Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.
86/ et-Târık -5- Onun için insan neden yaratıldığına bir baksın.
6- Atılan bir sudan yaratıldı.
7- O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.
8- Elbette ALLÂH'ın onu döndürmeye gücü yeter.
90/ el-Beled -3- Ve and olsun baba ve çocuğuna.
4- Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.
8- Biz ona iki göz vermedik mi?
9- Bir dil ve iki dudak?
91/ eş-Şems -7- Nefse ve onu biçimlendirene,
8- Sonra da ona kötülük ve takvâ kabiliyyetini verene yemin olsun ki.
92/ el-Leyl -3- Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki.
*(1) SÜLÂLE (2) NUTFE (3) ALEKA (4) MUDGA (5) IZAM (6) EMŞAC (7) MENİ’ (8) ALÂK (9) TÜRÂBÎ (10) TIYN (11) SALSÂL (12) HAME (13) MESNUN (14) FEHHAR (15) MÂÎ (16) ARZ (17) CENİN
(1) SÜLÂLE; bir şeyin sülâlesi o şeyden sıyrılıp çıkarılan bir netice demektir. Evlat ve zürriyete de sülâle ıtlak olunması bu mânâ iledir. Âyetin zâhiri bu sülâlenin Âdem’den evvel olmasıdır. Hâlık Teâlâ evvelâ çamurdan ıstıfa’(bir şeyin hâlisini, temizini seçip alma) ile bir sülâle çıkarmış ve insanı ibtida o sülâleden halk eylemiştir. (Elmalılı Tefsiri)
Toprakta bulunan bütün atom çeşitlerinin insan bünyesinde bulunduğunun keşfedilmesi bu mübârek âyetin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
(2) NUTFE (a.i.c:nutuf); 1-fizy.döl suyu, atmık, sperma 2-duru, saf su.
-Nutfe, meni’den bir cüz olan hâlis tohumun adı olduğu anlaşılır. Meni’ içindeki tohumun ismi.(Elmalılı Tefsiri)
(3) ALEKA; donuk pıhtı kana ıtlak edilir. (Elmalılı Tefsiri)
(4) MUDGA; bir çiğnem et parçası. (Elmalılı Tefsiri)
(5) IZAM; arkasından mudgayı ızam yarattık. Yani bir çiğnem et parçasından bir takım kemikler yarattık ki bunlar hikmetin muktezası üzere bedenin çatısını teşkil eden direkleridir. (Elmalılı Tefsiri)
(6) EMŞAC; karıştırılmış şeyler demektir. Müfredi (tekil) “meşc”dir. Beyazdaki kırmızılığa, kırmızıdaki beyazlığa ‘emşac’ denir. (Ö.N.Bilmen)
-Kandan karışımlar ya da katkılar. (Râgıb el-İsfehâni)
23/ el-Mü’minûn -12- Şânım hakkı için Biz insanı çamurdan, bir sülâleden yarattık.
13- Sonra onu oturaklı bir karargâhta bir nutfe yaptık.
14- Sonra o nutfeyi bir aleka (kan pıhtısı) yarattık, derken o alekayı bir mudga yarattık, derken o mudgayı bir takım kemik yarattık, derken o kemiklere bir et giydirdik. Sonra bambaşka türlü bir yaratılışla yarattık. Bak ne şanlı o ALLÂH yaratanların en güzeli.
76/ el-İnsân -2- Şüphe yok ki Biz insanı karışık bir damla sudan yarattık.
(7) MENİ’ (*)
*Meni’ (a.s.menâat’den); biy.döl suyu, bel suyu.
75/ el-Kıyâme -37- Onun aslı, bir nutfe dökülen meniden değil miydi?
38- Sonra ana rahmine tutunan yapışkan bir hücre oldu da, Rabbi onu yaratıp düzenledi.
39- Ondan erkek ve dişi olarak her iki cinsi yarattı.
(8) ALÂK
96/ el-Alâk -2- O insanı alâk’tan yarattı.
-Alâk, aleka'nın çoğulu olarak sayılmıştır. Beydâvî demiş ki: "İnsan" kelimesi, çoğul mânâsında olduğu için çoğul yapılmıştır. "Kamus" ve şerhlerinden anlaşıldığına göre aslında lûgatta alek maddesi, yapışıp ilişmek mânâsına vaaz edilmiştir. Ve mutlak şekilde ilişken ve yapışkan nesneye de denir. Bundan her türlü kana ve kırmızı kana ve özellikle uyuşuk kana “alek” denilmiş. Kandan bir kısım olması îtibâriyle veya doğrudan doğruya ilişiklik mânâsı ile Rahimdeki tutuğa da aleka denilmiştir. Yapışkanlığından dolayı sülük ve kuyu makarasına ve ipine ve makarasının iliştirilip ipi geçirilen takıntısına ve işlek yola da “alek” denilir. Bütün bunlar maddî mânâdır. Bunlardan başka alek, rûhanî ve mânevî olarak "alâka" gibi aşk ve sevgi mânâsına geldiği de lûgatta açıklanmıştır. (Elmalılı Tefsiri)
(9) TÜRÂBÎ (*)
*Türâbî (a.s.); toprağa mensup, toprakla ilgili, topraktan.
-Toprak ya da toz. (Râgıb el-İsfehâni)
3/ Âl-i İmrân -59- Doğrusu ALLÂH katında Îsâ'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi.
18/ el-Kehf -37- Bunun üzerine kendisiyle münâkaşa eden arkadaşı da ona şöyle dedi: "Seni topraktan, sonra seni bir damla sudan yaratan, daha sonra da seni insan haline getireni mi inkâr ediyorsun?“
30/ er-Rûm -20- O'nun âyetlerinden (kudretinin delillerinden)dir ki, sizi bir topraktan yarattı. Sonra da siz şimdi yeryüzünde dağılıp yayılan insanlar oluverdiniz.
(10) TIYN (*)
*Tıyn (a.i.); çamur, balçık.
6/ el-En’âm -2- Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdîr eden O'dur. Tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) O'nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz.
37/ es-Sâffât -11- Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten Biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.
(11) SALSÂL (*)
*Salsâl; ses verir, vurulduğu zaman tıngırdar, kuru pişmemiş çiğ çamur.
15/ el-Hicr -26- Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
(12) HAME; uzun müddet su ile yumuşayıp tagayyür (başkalaşma) etmiş cıvık kokar çamur. Yani balçık.
(13) MESNUN; sürtülmüş, kazınmış, bilenmiş.
(14) FEHHAR (*)
*Fehhar; saksı gibi çin çin ses verecek kadar kurumuş, hayattan uzak kuru toprak. Tuğla, kiremit gibi. (Elmalılı Tefsiri)
-Efendimiz-aleyhisselâm-buyurur; “Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem ise topraktandır.”
55/ er-Rahmân -14- ALLÂH insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.
(15) MÂÎ
25/ el-Furkân -54- O ALLÂH’dır ki su’dan bir beşer yarattı.
77/ el-Mürselât -20- Biz sizi değersiz bir su’dan yaratmadık mı?
(16) ARZ (17) CENİN (*)
*Cenin; henüz doğmamış çocuk, ana karnında bulunduğu sürece. Arz; Hz.Âdem-aleyhisselâm- veya gıdalar. Gıdalar topraktan olur, gıdalardan da nutfe olur. (Fahreddin razi)
53/ en-Necm -32- Onlar ki günahın büyüklerinden: vebalden, fuhşiyyattan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusur başka, şübhesiz ki Rabbın geniş mağfiretlidir, hem sizin her hallerinize a'lemdir, sizi arzdan inşa ettiği sıra ve sizler analarınızın karınlarında cenînler iken, şimdi nefislerinizi tezkiyeye kalkışmayın O’dur en bilen müttakî olanı.
Şu Âdem dedikleri el ayakla baş değil
Âdem mânâya derler sûret ile kaş değil.
*
Gülmüdür, bülbülmüdür şol zâr-ı efgân eyleyen
Ten midir ya dil midir hem arşı seyrân eyleyen!
*İNSANIN YÜKLENDİĞİ EMANET
33/ el-Ahzâb -72- Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok câhildir.
73- (ALLÂH bu emaneti insana vermek sûretiyle), münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, müşrik erkeklere ve kadınlara azab edecek; mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların da tevbelerini kabul edecektir. ALLÂH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.