HEVÂ

HEVÂ (*)

*Sözlükte; istek, meyil, heves, sevme, düşme gibi anlamlara gelen hevâ, bir terim olarak nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimi demektir. Kur’ân’da hevâ kelimesi 17 âyette tekil, 18 âyette çoğul olarak zikrolunmuştur. (Diyânet)

-Nefsin kendiliğinden meylettiği arzusu, mücerred keyfi. Canının istediğinden başka kendine ilâh tanımayan demektir. Bunlar, delil, bürhân, hakk, hukuk saymaz, sade kendi keyf-ü zevklerine perestiş ederler, zevkleri kendilerinin mahz-ı felâketi olduğunu bilseler yine hakkı zevklerine fedâ ederler, gönülleri neye çekerse ona taparlar, hakk zevkini aramaz, hakkın rızasını düşünmek istemezler, bilseler yine tanımazlar. Bir hadis-i şerifte; “Allâh azze ve celle indinde semâ gölgesi altında Allâh’dan başka tapılan ma’budlar içinde uyulan hevâdan daha büyüğü yoktur.” Hevâ nefsin şehavata meyli demektir. Zira hevâ ve şehvet gözü kör, kulağı sağır, kalbi hisiz eder, o kimse âlimde olsa ilmine rağmen hakkı duymaz olur. (Elmalılı Tefsiri)

-Hevâ; şehvete dayanan ve sapıklığa çağıran görüş. (Rûhu’l Beyân)

20/ Tâ hâ -16- Sakın kıyamete inanmayıp, kendi hevâ ve hevesine uyan kimse seni, ona îmân etmekten alıkoymasın; sonra helâk olursun.

25/ el-Furkân -43- Hevâsını ilâh edineni gördün mü! Artık ona sen mi vekîl olacaksın?

Yazar:

Kategorisi:
H
Gönderi tarihi: 09-04-2011
1,277 kez okundu
Block title
Block content