Ankebut Suresi 41. ayette şöyle buyrulmuş:
“Allah'tan başka dostlar edinenlerin misali, kendisine ev edinen dişi örümceğin misaline benzer. Gerçek şu ki, evlerin en çürüğü örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!”
Bu ayette iki önemli nokta vardır:
1- Ayette geçen “ankebut” kelimesi ile dişi örümcek kastedilmektedir. Ayetteki “edindi” manasına gelen “ittehazet” fiili, dişi sigasıdır. Bu fiilin erkek sigası “ittehaze” dir. Allah dişi sigasını kullanarak örümceğin evini dişi örümceğin yaptığını bildirmiştir.
İşte Kur’an'da dişilik ile ilgili bu belirti, bir mucizeyi daha ortaya koymaktadır. Zira hayvanlar üzerine yapılan araştırmalarda örümcekler ile ilgili çok ilginç saptamalar yapılmıştır. Bunlardan biri de örümceğin evini, erkek örümceğin değil, dişi örümceğin yapmasıdır. Yani Kur’an’ın verdiği haber yine tam doğru çıkmıştır.
2- Bu araştırmalar sonucunda ulaşılan bir başka bilgi de şudur: Canlıların çok büyük bir bölümünde erkekler dişilere nazaran daha iri, daha kuvvetlidir. Örümcekler, dişilerin erkeklerden daha büyük olduğu azınlıktaki canlı türlerinden biridir. Canlı türleri genelde evlerini; sıcaktan, soğuktan, düşmanlardan ve her türlü zarardan korumak için inşa ederler. Oysa örümcek evini; yok etmek, zarar vermek, evine yanlışlıkla uğrayanları yemek için inşa eder. Bu yüzden evlerin en güvenilmezi, örümceğin evidir.
Dişi örümcek, döllendikten sonra kendi erkeğini de yemektedir. Bu yüzden dişi örümceğin evi, bırakın başkalarını, kendi erkeği için bile güvenilmezdir. Eğer erkek örümcek, döllenmeden sonra kaçmayı başarabilen ender şanslı erkeklerden değilse, dişisinin evi kendi mezarı olacaktır. Demek Kur’an, örümceğin evinin çürüklüğü ile bu mecaz manayı kastetmektedir.
Bu konuda da görüldüğü gibi, Kur’an hem örümceğin evini dişisinin yaptığını haber vermekle ve evlerin en çürüğünün örümceğin evi olduğunu bildirmekle bir mucizeyi daha ortaya koymaktadır.
Kur’an, Uzay’ın genişlediğinden, dünyanın atmosferinin korunmuş tavan kılındığına kadar, denizlerin altındaki dalgalardan, denizlerin birbirine karışmamasına kadar, yıldızların yörüngelerinden, örümceğin evinini dişisinin yapması ve bu evin çürüklüğüne kadar pek çok konulardan bahseder.
Bu kadar farklı alanlarda bu kadar çok açıklamalar yapan Kur’an, hiçbir alanda hata yapmaz, tam tersine her alanda gözleri ve gönülleri körelmemişleri hayran bırakacak mucizeler sergiler.
Bundan on dört asır önce yaşamış, okuma yazma bilmeyen bir insanın bütün bunları kendi başına bilmesi ve haber vermesi mümkün değildir.
O halde, Kur’an’ı indiren ancak ve ancak âlemi yaratan zat olmalıdır. Zira âlem kitabında ne varsa, Kur’an kitabı ondan mucizevî bir şekilde bahsetmektedir.