MÜFSİD;1.İfsad eden, fenâlaştıran. Bozan.2.Başlanmış ibadeti bozan.3.Nifak koyan, fesad ilka eden. (Hiç bir müfsid, ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yâhut, bâtılı hak görür. Evet kimse demez "ayranım ekşidir." Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticârette geziyor. Hatta, benim sözüme de ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise; her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.) (Münazarat)
FESAD;Bozuk ve fenâlık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek. (Zıddı: Salâh'tır.) ( Evet fıskla bozulan bir adam, bataklığa düşüp çıkamayan bir şahıs gibi çokların da o bataklığa düşmelerini istiyor ki, maruz kaldığı o dehşetli hâlet, bir parça hafif olsun. Çünkü musibet umumi olursa, hafif olur. Ve keza, bir şahsın kalbinde bir ihtilal, bir fenâlık hissi uyanırsa; yüksek hissiyatı, kemalâtı sukut etmeye başlar; kalbinde tahribâta, fenâlığa bir meyil, bir zevk peyda olur. Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra o şahıs; bütün lezzetini, zevkini tahribâtta, fenâlıkta bulur. İşte o vakit, o şahıs, tam mânasiyle arzda yırtıcı bir hayvan, ihtilali çıkarıp büyüten bir belâ, fesadı durmayıp karıştıran bir âfet kesilir. İ.İ.)
FÜCUR;Günah. Zina. Nâmusları pây-mâl etmek gibi şeytanî iştiha. Dinsiz ve ahlâksızların durumu. (Fücur, haktan udul etmek, hak yolunu yarıp nizamından çıkarak fısk u isyana düşmektir. Bilhassa zina etmek, yalan söylemek, edebsizlik etmek mânasına isimlendirilir.)
SALÂH;Bir şeyin en iyi hâli. Rahatlık, sulh, iyileşme, düzelme, iyilik. Dine olan bağlılık. Her hayra câmi faziletlerin toplanmasında hâsıl olan yüksek bir sıfat. (Mukabili fesad ve fücurdur)
2:60. Hani bir zamanlar Mûsa, kavmi için su istemişti, biz de "asanla taşa vur!" demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allâh'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.
2:205. İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helâk etmek için koşar. Allâh ise bozgunculuğu sevmez.
7:56. Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O'na, korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki Allâh'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır.
7:74. Düşünün ki (Allâh) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allâh'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.
7:85. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allâh'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan (insan)lar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!"
7:142. Ve Mûsa'ya otuz geceye vaat verdik ve süreye bir on gece daha ekledik ve böylece Rabbinin mikatı (tâyin ettiği vakit) tam kırk gece oldu. Mûsa, kardeşi Hârun'a şöyle dedi: Kavmim içinde benim yerime geç, ıslaha çalış ve bozguncuların yolundan gitme!
11:85. 'Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adâletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.'
(*)İHTİKÂR; bir şeyi fiyatı yükselsin diye satmayıp bekletmektir.Şer'i şerifte ise; yenecek bir şeyi veya insanların muhtaç olduğu bir şeyi fiyatı artması için kırk gün veya daha fazla bekletmektir.2.Böyle yapan kimseye muhtekir denir.3.Vurgunculuk,bozgunculuk.
İmâm-ı Ebu Yûsuf'a göre ise ihtikâr: satılmaması âmmeye (bütün insanlara) zarar veren her şeyde cereyan eder.
MUHTEKİR:İhtikâr yapan.Vurguncu,ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan.Halkın zararına çalışarak malı saklayan.
11:116. Sizden önceki devirlerden bakıyye sahipleri (kitap ehli) yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışsalardı ne iyi olurdu. Fakat onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı. O zulmedenler ise şımartıldıkları refahın peşine düştüler ve hepsi de suçlu oldular.
16:88. İnkâr eden ve (insanları) Allâh yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.
26:183. "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."
28:77. "Allâh'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) âhiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allâh'ın sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allâh, bozguncuları sevmez.'
29.36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb, "Ey kavmim! Allâh'a kulluk edin, âhiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi.
42:40. Bir kötülüğün cezâsı yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa onun mükafatı Allâh'a aittir. Şüphesiz ki Allâh, zâlimleri sevmez.
42:41. Zulme uğradıktan sonra hakkını alan kimseye gelince, işte onların aleyhinde cezâ vermek için herhangi bir yol yoktur.
42:42. Cezâ yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR
5:64. Yahudiler, "Allâh'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Aksine Allâh'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına tâ kıyâmete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allâh onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozğunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allâh bozguncuları sevmez.
13:25. Allâh'ın ahdini misak ile belgeledikten sonra bozanlar ve Allâh'ın birleştirilmesini emrettiği bağlantıları koparanlar ve yeryüzünü bozguna verenler varya, işte lânet olsun onlara! Ve yurdun kötüsü de onlaradır.
27:14. Ve vicdanları bunlar(ın doğruluğun)a tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!
28:4. Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı.
29:30. (Lût:) "Ey Rabbim! Şu fesadçılar güruhuna karşı bana yardım eyle" dedi.
38:28. Yoksa, îman edip de sâlih amel işleyenleri biz, o yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız? Yoksa o takvâ sahiplerini azgın günahkârlar gibi yapar mıyız?