1- لِإِيلَافِ قُرَيْشٍ “Kureyş, (Allahın) verdiği ülfet için.”
2- إِيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاء وَالصَّيْفِ “Onları kışın ve yazın yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için.”
3- فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَذَا الْبَيْتِ “Öyleyse bu Beytin Rabbine ibadet etsinler.”
Allahın onlar üzerinde sayılamayacak kadar nimetleri vardır. Diğer nimetleri için ibadet etmiyorlarsa bile, hiç olmazsa kışın Yemene, yazın Şama seyahat edip de kazanmalarından dolayı ibadet etsinler.
“Kureyş”, Nadr Bin Kinane’nin oğludur. Kelime olarak denizde büyük bir hayvanı anlatır. Bu, gemilerle oynar, kendisine ancak ateşle güç yetirilebilir bir hayvandır. Kureyş kabilesine böyle denilmesi, güçlü – kuvvetli olmasından dolayı bir benzetmedir.
“Îlaf” kelimesinin önce mutlak söylenip ardından kış ve yaz yolculuklarıyla kayıtlı ifade edilmesi, bunun büyüklüğünü bildirmek içindir.
4- الَّذِي أَطْعَمَهُم مِّن جُوعٍ “O, kendilerini açlıktan kurtararak besledi.”
Bu kış ve yaz yolculuklarıyla onları bir açlıktan kurtardı. Ayette açlığı ifade eden “cu” kelimesinin elif-lâmsız gelmesi bunun büyüklüğünü göstermek içindir.
Denildi ki: Bundan murat kıtlıktır. Öyle bir kıtlık yaşamışlardı ki, leş ve kemikleri bile yemek zorunda kalmışlardı.
وَآمَنَهُم مِّنْ خَوْفٍ “Ve her türlü korkudan onları emin kıldı.”
Fil ashabından, veya beldelerinde ve ticaret için gidiş gelişlerinde saldırıya maruz kalmalarından onları kurtardı.
Bunun cüzzamdan emin kılınmaları olduğu da söylenmiştir. Cüzzam, beldelerine uğramıyordu.
Hz. Peygamber şöyle buyurur:
“Kureyş sûresini kim okusa, Allah Ka’beyi tavaf eden ve orada itikaf yapanların sayısınca kendisine haseneler verir.”