382. DERS (Tekvir Suresi)

1- إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ “Güneş dürüldüğünde.”

Güneşin dürülmesinden murat, görevinin sona ermesiyle kaldırılmasıdır.

Veya ışığının kaldırılmasıdır. O zaman afakta yayılması biter ve eseri ortadan kalkar.

 

2- وَإِذَا النُّجُومُ انكَدَرَتْ “Yıldızlar karartıldığında.”

 

3- وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ “Dağlar yürütüldüğünde.”

Bundan murat, yeryüzünde veya havada yürütülmeleridir.

 

4- وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ “Kıyılmaz (kıymetli) mallar bırakıldığında.”

Ayetten murat,

-“On aylık hamile deve mühmel bırakıldığında,

-Veya bulutlar yağmur vermekten kesildiğinde” manasıdır.[1>

 

5- وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ “Vahşiler bir araya toplandığında.”

Ayetten murat, vahşi hayvanların her taraftan bir araya getirilmesi ve kısas için haşredilip sonra bedenlerinin toprak olması olabilir.

 

6- وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ “Denizler ateşlendiğinde.”

Ayetten murat, denizlerin sımsıcak hâle gelmesi veya sularının fışkırıp her tarafı kuşatarak bir tek deniz haline gelmesi olabilir.

 

7- وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ “Nefisler eşleştirildiğinde.”

Nefislerin eşleştirilmesi,

-Bedenlerle buluşturulması,

-Her nefsin kendine uygun olanla bir araya getirilmesi,

-Amel defterleriyle ve amelleriyle yüz yüze gelmeleri,

-Mü’minlerin nefislerinin hurilerle, kâfirlerin nefislerinin şeytanlarla eşleştirilmeleri olabilir.

 

8- وَإِذَا الْمَوْؤُودَةُ سُئِلَتْ “Mev’udeye sorulduğunda.”

 

9- بِأَيِّ ذَنبٍ قُتِلَتْ “Hangi günahtan dolayı öldürüldü?” diye.”

Mev’ude, diri diri gömülen kız çocuğa denilir. Arabların bir kısmı geçim korkusuyla veya onlardan dolayı başlarına gelebilecek utandırıcı hallerden korkarak kızları bu şekilde diri diri gömerlerdi.Ayette nazara verilen sual, öğrenmek için olmayıp, böyle yapan kimseleri susturucu bir sualdir. Cenab-ı Hakkın Hz. İsaya “Hani Allah, şöyle dedi: Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, “Allah’ın dışında beni ve annemi iki ilâh edinin” dedin?” (Maide, 116) demesinde de benzeri bir durum vardır. Oradaki sual, Hristiyanları susturmak içindir.

 

10- وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ “Amel defterleri açıldığında.”

Çünkü amel defterleri ölüm ile dürülüp, hesap zamanı açılır.

11- وَإِذَا السَّمَاء كُشِطَتْ “Gök sıyrılıp açıldığında.”

Boğazlanmış hayvanın derisinin çıkarılması gibi, sema ortadan kaldırıldığında.

 

12- وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ “Cehennem kızıştırıldığında.”

 

13- وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ “Ve cennet yaklaştırıldığında.”

Bundan murat, mü’minlere yaklaştırılmasıdır.

 

14- عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا أَحْضَرَتْ (İşte o zaman), her nefis ne getirmiş olduğunu anlar.”

Ayet, önceki on iki özelliğin cevabıdır. Bu özelliklerden altısı kıyamet kopmasının başlangıcında görülecek hâllerdir. Diğer altısı ise kıyamet koptuktan sonra görülecek hâllerdir.[2>

 

15- فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ “Şimdi yemin ederim o görülüp kaybolanlara.”

 

16- الْجَوَارِ الْكُنَّسِ “O, akıp akıp yuvasına dönenlere.”

Bundan murat gezegenlerdir, gece görülürler, güneşin ışığı altında ise gizlenirler.

 

17- وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ “Yöneldiği an geceye.”Ayette geçen “as’ase” kelimesi, zıt anlamlı kelimelerdendir. Gecenin karanlığının başlama zamanı veya bitme zamanını ifade eder.

 

18- وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ “Nefes aldığında o sabaha…”

Hoş bir esintiyle beraber aydınlanan sabaha yemin ederim ki…

 

19- إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ “Şüphesiz o, değerli bir elçinin sözüdür.”

Şüphesiz o Kur’an, şerefli bir elçi olan Cebrailin sözüdür. O, Allahtan aldığını bildirmektedir.

 

20- ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ “O güçlüdür, Arş’ın sahibinin yanında çok itibarlıdır.”

Muazzam bir kuvvet sahibi olup, Arşın sahibi olan Allah nezdinde itibarlıdır.

 

21- مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ “Orada kendisine itaat edilir, tam bir emindir.”

Allahın melekleri içinde kendisine itaat edilir. Vahiy hususunda tam bir emindir.

 

22- وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍ “Arkadaşınız bir mecnun değildir.”

Sizin sahibiniz (arkadaşınız) olan peygamber, kâfirlerin iftira ettikleri gibi –haşa- bir mecnun değildir.

Ayette Hz. Cebrailin faziletleri tek tek sayılırken, Hz. Peygamberle alakalı sadece mecnun olmadığının nazara verilmesinden hareketle, Hz. Cebrailin Hz. Muhammedden daha üstün olduğuna delil getirenler oldu. Ama böyle bir istidlal zayıftır. Çünkü bu ayetlerden maksat “Muhakkak biliyoruz ki onlar: “Ona bir insan öğretiyor” diyorlar.” (Nahl, 103) ve “O,Allah’a karşı bir yalan mı uydurdu, yoksa kendisinde bir delilik mi var?” (Sebe, 8) ayetlerinde nazara verildiği üzere, müşriklerin iddialarını çürütmektir, yoksa Hz. Cebrail ve Hz. Peygamber arasında bir mukayese yapmak değildir.

 

23- وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ “Andolsun O, Onu apaçık ufukta gördü.”

Hz. Peygamber O Cebraili güneşin doğduğu tarafta açık bir şekilde gördü.

 

24- وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ “O, gayb hakkında cimri de değildir.”

Hz. Peygamber kendisine vahyedilenlerde ve haber verdiği gaybî durumlarda cimri değildir. Onları tebliğde ve talimde cimrilik yapmaz.

 

25- وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ “Ve o, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir.”

Ayet, müşriklerin “Kur’an bir kehanettir ve sihirdir” iddialarını reddeder.

 

26- فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ “Öyleyse nereye gidiyorsunuz?”

Onların Hz. Peygamber ve Kur’an hakkında gittikleri yolun yol olmadığını beyan eder. Yoldan çıkan birine “nereye gidiyorsun?” denildiğinde, “doğru yolda gitmiyorsun” manasına gelir.

 

27- إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ “O ancak, âlemler için bir öğüttür.”

 

28- لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ “İçinizden dosdoğru gitmek isteyenler için.”

Bu Kur’an, hakkı aramak ve doğruyu araştırmakla dosdoğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür.

Önceki ayette Kur’anın âlemlere bir öğüt olduğu nazara verildi, burada ise doğru yolda gitmek isteyenlere bir öğüt olduğu anlatıldı. Çünkü öğütten faydalananlar onlardır.

 

29- وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ “Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz.”Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Tekvîr sûresini kim okusa, Allah onu amel defteri neşredildiğinde mahcup olmaktan korur.”


[1> Aslında bu ikisi, ayetin muhtemel manalarından sadece iki tanesidir. Mesela, bir deprem olduğunda herkes can telaşından en kıymetli mallarını bile gözü görmez olur. Kıyametin depremi ise, dünyadaki depremlere kıyas edilmeyecek kadar şiddetli ve çetindir. Bkz. Hacc, 1-2.

[2> Bunlardan kıyametin başlangıcında görülecek ilk altısı, “güneşin dürülmesi, yıldızlar karartılması, dağlar yürütülmesi, kıyılmaz malların bırakılması, vahşilerin bir araya toplanması ve denizlerin ateşlenmesidir.” Kıyamet koptuktan sonra görülecek hâller ise, “Nefislerin eşleştirilmesi, diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna “Hangi günahtan dolayı öldürüldü?” diye sorulması, amel defterlerinin açılması, göğün sıyrılıp açılması, cehennem kızıştırılması ve cennetin yaklaştırılmasıdır

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
81. Tekvir
Gönderi tarihi: 17-04-2014
1,847 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
Block title
Block content