364. DERS (Münafikun Suresi)

1- إِذَا جَاءكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ “Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, Allah’ın rasûlü olduğuna şehadet ederiz” dediler.”

Şehadet (şahit olmak), şuhuda yani hazır ve muttali olmaya dayalı bir bilgi ile haber vermektir. Bundan dolayı Cenab-ı Hak şehadet edileni doğruladı ve şehadetlerini ise yalanladı ve şöyle buyurdu:

وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ “Allah biliyor ki sen elbette Onun rasûlüsün.”

وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ “Allah, şehadet eder ki münafıklar yalancıdırlar.”

Çünkü onlar buna itikat etmediler.

 

2- اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً “Yeminlerini kalkan yaptılar.”

Onlar bu yalan yeminlerini veya yalan şehadetlerini, katledilmekten ve sürgünden korunmak için bir kalkan edindiler.

فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ “Böylece Allah yolundan çevirdiler.”

إِنَّهُمْ سَاء مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!”

Onlar bu nifakları ve Allah yolundan alıkoymalarıyla ne de kötü şeyler yapıyorlar!

 

3- ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا “İşte bu, şu sebepledir: Onlar iman ettiler,sonra inkâr ettiler.”

İşte bu” ifadesiyle,

-Kötü amellerine şahit olan üstteki sözleri

-Veya nifak, yalan ve imanı tahkir eden mezkur hallerine işaret edilmiştir.

İşte, onların bu sözü veya hâli,

-Zâhiren iman edip de gizliden küfür içinde olmalarından,

-Veya bir mu’cize görünce iman edip, ardından şeytanlarından şüphe verici bir şey duyunca inkâr etmelerindendir.

فَطُبِعَ عَلَى قُلُوبِهِمْ “Bu yüzden kalpleri mühürlendi.”

Böylece küfürde ilerlediler ve kuvvetlendiler.

فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ “Artık onlar anlamazlar.”

Artık onlar imanın hakikatini anlamazlar ve imanın sıhhatini bilmezler.

 

4- وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ “Onları gördüğünde kalıpları hoşuna gider.”

وَإِن يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ “Konuşurlarsa onların sözünü dinlersin.”

Sözleri beliğ ve tatlıdır.

Münafıkların reisi İbnu Übey, iri bedenli ve fasih konuşan biri idi. Hz. Peygamberin meclisine kendisi gibi kimselerle gelirdi. Bunların kalıpları beğenilir, sözleri dinlenilirdi.

كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُّسَنَّدَةٌ “Onlar sanki duvara dayalı keresteler gibidirler.”

Onların duvara dayalı kerestelere benzetilmeleri, ilim ve tefekkürden boş kuru birer ceset olmalarındandır.

Denildi ki: Ayette geçen “huşub” kelimesi “içi boş kütükler” manasına da gelir.[1>

Buna benzetilmeleri, görünüşlerinin düzgün, içlerinin ise boş olmalarındandır.

يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ “Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar.”

Korkaklıklarından ve töhmet altında bulunmalarından dolayı, her gürültüyü kendi aleyhlerine zannederler.

هُمُ الْعَدُوُّ “Onlar düşmandır.”

فَاحْذَرْهُمْ “Onlardan sakın.”

قَاتَلَهُمُ اللَّهُ “Allah onları kahretsin!”

Bu ifade Allahtan bir lanettir veya mü’minlerin onlara böyle demelerini bildirmektedir.

أَنَّى يُؤْفَكُونَ “Nasıl da döndürülüyorlar?”

 

5- وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُؤُوسَهُمْ “Onlara, “Gelin, Allah Rasûlü sizin için mağfiret dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler.”

وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ “Ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.”

 

6- سَوَاء عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ “Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir.”

لَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ “Allah onları asla bağışlamayacaktır.”

Küfürde kökleştikleri için Allah asla onları bağışlamayacaktır.

إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ “Çünkü Allah, fasık bir kavmi yola iletmez.”

Bunlar küfür ve nifaka iyice daldıklarından dolayı, düzelmeye kabiliyetleri kalmamış gibidir.

 

7- هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ “Onlar şöyle diyen kimselerdir:”

لَا تُنفِقُوا عَلَى مَنْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنفَضُّوا “Allah Rasûlü’nün yanında bulunanlara bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler.”

Bu münafıklar, fakir muhacirler hakkında Ensar’a böyle söylüyorlardı.

وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ “Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır.”

Bütün rızıklar ve kısmetler O’nun elindedir.

وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ “Fakat münafıklar anlamazlar.”

Lakin münafıklar, Allahı tanımamaları sebebiyle bunu anlamazlar.

 

8- يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ “Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, en aziz olan, en zelil olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlar.”

Sebeb-i Nüzûl

Rivayete göre, Hz. Peygamberin gazvelerinden birinde bir bedevi, Ensardan biriyle su hususunda tartıştı. Bedevi, bir odunla diğerinin başına vurdu, O da gidip İbnu Übey’e şikâyet etti. İbnu Übey “eğer Medine’ye dönersek, en aziz olan, en zelil olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” dedi. “En aziz” ile kendini, “en zelil” ile de -haşa- peygamberi kastetti.

وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ “Hâlbuki izzet, ancak Allah’ın, peygamberinin ve mü’minlerindir.”

Galebe ve kuvvet Allahın ve aziz kılmış olduğu Rasûlünün ve mü’minlerindir.

وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ “Lakin münafıklar bilmezler.”

Lakin münafıklar aşırı cehalet ve gururlarından, bunu bilmiyorlar.

 

9- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın.”

Mal ve evlatlarınızın tedbiri ve onlara göstereceğiniz ihtimam, sizleri namazdan ve mabudu zikretmek olan diğer ibadetlerden alıkoymasın.

Ayetten murat, insanın bunlarla oyalanmasını nehyetmektir.

وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ “Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”Çünkü bakî ve büyük olanı, fani ve hakîr olanla değişmişlerdir.

 

10- وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ “Sizden birine ölüm gelip de şöyle demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah için) infak edin:”

رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ “Rabbim,yakın bir süreye kadar bana mühlet verseydin de sadaka versem ve salihlerden olsaydım!”

Sizden birine ölümün emareleri gelip de böyle demezden önce, mallarınızın bir kısmını ahiret azığı olarak infak edin!

 

11- وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاء أَجَلُهَا “Allah, eceli geldiğinde hiç kimseye asla süre vermez.”

وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ “Ve Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”

Ona göre de karşılık verir.

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Her kim Münafikun sûresini okusa, nifaktan uzak olur.”


[1> Böyle bir kütüğe dıştan bakıldığında sağlam bir şey zannedilir, ama gerçekte ise, içten içe çürümüş, yakılmaktan başka bir işe yaramaz hâle gelmiştir.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
63. Münafikun
Gönderi tarihi: 17-04-2014
1,486 kez okundu
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
Block title
Block content