347. DERS (Kaf Suresi, 1 - 15) Haşrin Delilleri

1- ق “Kâf.”

Buradaki durum Sad sûresinin başında açıklanan durum gibidir.

وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ “Kur’an-ı Mecid’e andolsun.”

Kur’anın “Mecîd” olması, diğer kitaplara karşı üstünlüğü ve şerefini ifade eder.

Veya Mecîd olan Allahın kelâmı olduğundan böyle denilmiştir.

Veya O’nun manalarını bilen ve hükümlerini uygulayan kimse, şeref ve itibar kazandığından böyle denilmiştir.

 

2- بَلْ عَجِبُوا أَن جَاءهُمْ مُنذِرٌ “Doğrusu kendilerinden bir uyarıcı geldiğine şaşırdılar.”

مِّنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ “Kafirler şöyle dedi: Bu, şaşılacak birşey!”

Aslında içlerinden bir uyarıcı gelmesi, şaşılacak bir şey değilken, ayet onların şaşmalarını red ve inkâr eder.

Bu” ifadeleri, Allahın Hz. Muhammedi risalet için seçmesine işarettir.

Onlardan, önce “onlar” şeklinde zamirle bahsedildi, ardından “kâfirler” şeklinde devam edildi. Bunda, onların bu sözleriyle hakkı kabule direndiklerini hissettirmek vardır. Ayrıca, böyle demelerinden dolayı küfürlerini tescil söz konusudur.

 

3- أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا “Öldüğümüzde ve bir toprak olduğumuzda mı (tekrar dirileceğiz?)

ذَلِكَ رَجْعٌ بَعِيدٌ “Bu çok uzak bir dönüş.”

Bu çok uzak bir dönüş” ifadelerindeki “uzak” ifadesi,

-“Vehimden uzak,

-Alışılmış şeylerden uzak,

-Veya imkandan uzak” gibi manalara işaret edebilir.

 

4- قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ “Biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette bilmekteyiz.”

Toprağın, onların cesetlerinden neler yediğini biz biliriz.

İnsanın aslının toprakta kaybolup gitmesinden hareketle, ölülerin diriltilmesini istib’ad ediyorlar, yani akıldan uzak görüyorlar. Ayet ise, bu akıldan uzak görmeyi reddediyor.[1>

وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ “Yanımızda herşeyi muhafaza eden bir kitap var.”

Bu kitap, her şeyin ayrıntılarını muhafaza eden bir kitaptır.

Veya değişiklikten korunmuş bir kitaptır.

Ayetten murat, ezbere kitabı mütalaa eden birinin onun tamamına hâkim olması gibi, Allahu Teâlânın da mülkünde cereyan eden her şeye hâkim olmasını temsilen anlatmaktır.

Veya “herşeyi muhafaza eden kitap”tan murat levh-i mahfuz olabilir. Allah, her şeyin ayrıntılarını nezdindeki levh-i mahfuzda belirlemiştir.

 

5- بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ “Doğrusu hak kendilerine gelince onu yalanladılar.”

Yalanlamış oldukları hak,

-Mu’cizelerle sâbit olan nübüvvet,

-Veya Hz. Peygamber,

-Veya Kur’andır.

فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَّرِيجٍ “Şimdi onlar kararsız bir hâldedir.”

Mesela, Hz. Peygamber hakkında bazan “şair,” bazan “sahir”, bazan da “kâhin” diyorlardı.

 

6- أَفَلَمْ يَنظُرُوا إِلَى السَّمَاء فَوْقَهُمْ “Artık üstlerindeki göğe bakmadılarmı?”

Yeniden hayat bulmayı inkâr ederlerken, bunlar âlemin yaratılışında Allahın kudret eserlerine bakmadılar mı?

كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا “Biz onu nasıl bina ettik ve süsledik?”

Biz o semayı direksiz olarak nasıl bina ettik?

Ve onu yıldızlarla süsledik.

وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ “Onun hiç bir çatlağı yoktur.”

 

7- وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا “Yeryüzünü de yaydık.”

وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ “Ve orada sabit dağlar yerleştirdik.”

وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ “Ve onda her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik.”

 

8- تَبْصِرَةً وَذِكْرَى لِكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ (Bütün bunlar), içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt vermek içindir.

Bütün bunları, Rabbine dönen, O’nun San’atında tefekkür eden kullar için yaptık.

 

9- وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء مُّبَارَكًا “Bir de gökten bereketli bir su indirdik.”

فَأَنبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَصِيدِ “Onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.”

İndirdiğimiz o mübarek su ile meyve dolu bahçeler ve buğday, arpa gibi hasat edilen mahsuller bitirdik.

 

10- وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ “Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.”

Bu özellikte hurma ağacının müstakil olarak zikri, gayet yüksek ve çok faydalı olmasındandır.

 

11- رِزْقًا لِّلْعِبَادِ “Kullara rızık olarak (yaptık).”

Bütün bu topraktan bitirdiğimiz yiyecekleri kullara rızık olmak üzere yarattık.

وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا “Onunla ölü bir beldeye hayat verdik.”

كَذَلِكَ الْخُرُوجُ “İşte (kabirlerden) çıkış da böyledir.”

Bu ölü belde gökten indirdiğimiz su ile hayatlandığı gibi, ölümden sonra sizin kabirlerden çıkışınız da böyle olacaktır.

 

12- كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ “Onlardan önce Nûh’un kavmi, Ashab-ı Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.’’[2>

 

13- وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ “Ad, Firavun ve Lût’un kardeşleri de.”

“Lût’un kardeşleri” denilmesi, aralarındaki akrabalık bağlarındandır.

 

14- وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ “Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de.’’[3>

كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ “Bunların her biri peygamberleri yalanladı.”

Bunlarla ilgili Hicr ve Duhan sûrelerinde açıklama yapılmıştı.

Bunların her biri” derken

-Her bir ferdi,

-Her bir kavim,

-Veya her bir kavimden her bir fert manası anlaşılabilir.

فَحَقَّ وَعِيدِ “Onlara vaîdim (azabım) hak oldu.”

Ayette,

-Hz. Peygambere bir teselli

-Kavmine de bir tehdit vardır.[4>

 

15- أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ “Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik?”

Ayetteki soru üslûbu inkâr içindir. Yani, ilk yaratılış bizi aciz mi bıraktı, iâdeden aciz kalalım? Hayır, ilk yaratılış bizi yormadı, ikincisi de yormaz, zor gelmez.

بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ “Doğrusu onlar, yeni bir yaratılıştan şüphe içindeler.”

Yani, onlar bizim ilk yaratmaya kudretimizi inkâr etmiyorlar, ancak âdete muhalif gördüklerinden yeni bir yaratmadan şüphe içindeler.

“Yeni bir yaratılış” ifadesinin ayetin metninde elif-lâmsız gelmesi, bu yeni yaratılışın azametini göstermek, ayrıca bunun alışılmamış ve bilinmemiş bir şekilde olacağını hissettirmek içindir.


[1> Çünkü, her ne kadar insanın cesedi toprakta kaybolup gitse de, her insanı yoktan var eden Allah onların proğramlarını bilmektedir. Bir şair, bir kağıt parçasına yazdığı şiiri, o kağıt yansa da başka bir kağıtta kolayca tekrar yazması misali, Allahu Teâlâ her insanın proğramını bildiğinden, onların toprakta kaybolup gitmeleri, diriltilmelerine engel değildir.

[2> Ashab-ı Ress, Kur’anda sadece iki defa geçer. Bununla ilgili, Furkan suresi 38. ayetin tefsirinde gerekli açıklama yapılmıştır.

[3> Eyke halkı, (Ashabu’l-Eyke), Hz. Şuaybın kavmi olup ormanlık bir bölgede yaşıyorlardı.

Tübbâ kavmi, Kur’anda sadece iki defa geçer. Bununla ilgili, Duhan suresi 37. ayetin tefsirinde gerekli açıklama yapılmıştır.

[4> Yani, peygamberleri yalanlayanlar tarihte cezalandırıldıkları gibi, Hz. Muhammedi (asm) yalanlayanlar da cezasız kalmayacaktır.

 

Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
Kategorisi:
50. Kaf
Gönderi tarihi: 16-04-2014
1,503 kez okundu
Block title
Block content