ZEBÛR
4/ en-Nisâ -163- Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen Peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya’kûb’a, torunlarına, Îsâ’ya, Eyyûb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleymân’a da vahyetmiştik. Dâvûd’a da Zebûr vermiştik.
17/ el-İsrâ -55- Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, Peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.
21/ el-Enbiyâ -105- Andolsun, Zikir’den (Tevrât’tan) sonra Zebûr’da da, “Yeryüzüne muhakkak Benim sâlih kullarım vâris olacaktır” diye yazmıştık.
-Tefsir-i Kurtubî’de der ki; Zebûr yüz elli sûredir. Ve içinde hiç ahkâm yoktur. Hepsi hikmetler, mev’ızalar ve Allâh-u Teâlâya tahmîd, temcîd ve senâdan ibârettir. (Elmalılı Tefsiri-shf-1526)
-Allâh tarafından Hz. Dâvûd (aleyhisselâm)'a gönderilen Mezmurlar ve Mezâmir adı ile de anılan mukaddes kitap. Lügatte Mezmur, "Kavalla söylenen ilâhî, Hz. Dâvûd'a inen Zebûr'un sûrelerinin her biri" anlamlarına gelir.
Mezmur "yazılmış" manasına gelen kitap anlamındadır.
Büyük bilgin Zeccac, Zebûr'un "Hikmetli kitap" manasına geldiğini; Âl-i İmran, 3/184 ayetindeki "Zebûr" kelimesinin "menetmek" manasına gelen "Zebr" kökünden olduğunu açıklamıştır. Kitap da halkın hilâfına olan hususlardan meneden şeyleri bildirdiği için Zebûr diye adlandırılmıştır (Fahreddin er-Râzi, Mefâtihu'l-Gayb, Ankara, 1990, VIII, 417).
(Bkz: http://www.sorularlaislamiyet.com/article/2228/zebur.html)
(Bkz: KUR'AN-I KERÎM & İNCÎL & TEVRAT & SUHUF)