2/ el-Bakara -259- Yahud o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra ALLÂH, nerden diriltecek?" dedi. Bunun üzerine ALLÂH onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu. O da: "Bir gün, yahud bir günden eksik kaldım" dedi. ALLÂH buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işâreti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, ALLÂH her şeye kadîr’dir" dedi.
9/ et-Tevbe -30- Yahûdîler, "Üzeyir ALLÂH'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesîh ALLÂH'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. ALLÂH onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!
-Hz. Uzeyr’in Yahudi tarihindeki önemi, onun kaybolan Tevrat’ı yeniden hafızasından yazan kimse olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun bir vahiy mi veya bir ilham esri olarak mı gerçekleştiği konusundaki belirsizlik, peygamber olup olmadığının belirsizliğinin de faktörüdür. Hz. Uzeyr’in, Tevart’ı yeniden ortaya çıkarıp, bu harika işe muvaffak olması, -hepsinin değil- bazı cahil Yahudiler tarafından “Allâh’ın oğlu” olarak vasıflandırılmasına sebep olmuştur. (bk. İbn Kesir, Tevbe, 9/30. ayetin tefsiri).