TEVBE (*)
*Sözlükte; ‘pişmanlık, dönme, nedâmet’ anlamına gelen tevbe, İslâmi bir kavram olarak, kulun işlediği günahlara pişman olup, onları terk ederek Allâh’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak sûretiyle Allâh’a sığınarak bağışlanmasını dilemek demektir. Günahlardan dolayı tevbe etmek farzdır. Kur’ân-ı Kerîm’de tevbe ve türevleri 86 defa zikrolunmuştur. (Diyânet)
2/ el-Bakara -54- Hani bir zamanlar Mûsâ kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bâri gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvâb ve Rahîm'dir.
187- Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. ALLÂH, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için mürâcaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve ALLÂH'ın sizler için yazdığını isteyin. Tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescidlerde i’tikâf hâlinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, ALLÂH'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. ALLÂH, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
5/ el-Mâide -33- ALLÂH ve Resûlüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahud ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Âhirette ise onlar için büyük bir azab vardır.
34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki ALLÂH, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
70- Andolsun Biz, İsrâiloğulları'ndan söz aldık ve onlara Peygamberler gönderdik. Fakat ne zaman onlara bir Peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir.
71- Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kör ve sağır kesildiler. Sonra ALLÂH onların tevbesini kabul etti. Sonra yine onların çoğu kör, sağır kesildiler. ALLÂH, onların yaptıklarını görüyor.
73- "ALLÂH, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azab dokunacaktır.
74- Hâlâ ALLÂH'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı? ALLÂH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
7/ el-A’râf -143- Şol zaman ki, Mûsâ, mîkatımıza (bir iş için belirlenen zaman veya yer) geldi, Rabbi ona kelâmıyla ihsânda bulundu (konuştu). "Ey Rabbim, göster bana Zât’ını da bakayım Sana" dedi. Rabbi ona buyurdu ki; "Beni kat’iyyen göremezsin ve lâkin dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sonra sen de Beni göreceksin". Daha sonra Rabbi dağa tecellî edince onu yerle bir ediverdi, Mûsâ da baygın düştü. Ayılıp kendine gelince, "Sen Sübhân’sın, tevbe ettim, Sana döndüm ve ben inananların ilkiyim" dedi.
9/ et-Tevbe -3- Ayrıca büyük hac günü ALLÂH ve Resûlü tarafından insanlara bir ilandır ki, ALLÂH da Resûlü de müşriklerle yapılan andlaşmalara artık bağlı değildir. Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Yok yine tevbeden yüz çevirirseniz biliniz ki, ALLÂH'ı yıldıracak değilsiniz. Kâfirleri acı bir azab ile müjdele.
74- Onlar, kötü bir şey söylemedik, diyerek ALLÂH'a yemin ederler. Onlar o küfür kelimesini kesinlikle söylediler. İslâm'a girdikten sonra yine kâfirlik ettiler. Ve o başaramadıkları cinâyeti tasarladılar. Halbuki intikam almaları için ALLÂH'ın, Resûlü ile onları lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep yoktu. Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur. Yok, yanaşmazlarsa ALLÂH onları dünyada da, âhirette de acıklı bir azaba uğratır. Yeryüzünde onları koruyacak veya onlara yardım edecek bir kimse de bulunmaz.
101- Hem çevrenizdeki Bedevîlerden münâfıklar var, hem de Medîne halkından münâfıklıkta ısrar edenler var. Sen onları bilmezsin. Onları Biz biliriz. Biz onları iki kere azaba uğratacağız. Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler.
102- Onlardan bir kısmı günahlarını i’tirâf ettiler. Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karıştırdılar. Ola ki, ALLÂH tevbelerini kabul eder. Çünkü ALLÂH Ğafur’dur, Rahîmdir.
104- Onlar bilmiyorlar mı ki, ALLÂH kullarının tevbesini kabul eder ve sadakaları da alır. ALLÂH tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir.
106- Savaşa katılmayanlardan diğer bir kısmının affı da ALLÂH'ın emrini beklemek için geri bırakılmıştır. Ya kendilerini cezalandırır ya da tevbelerini kabul eder. ALLÂH Alîm’dir, Hakîm’dir.
20/ Tâ hâ -82- Bununla beraber, şüphe yok ki Ben, tevbe eden, îmân edip sâlih amel işleyen, sonra da hakk yolda sebât gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım.
28/ el-Kasas -65- O gün ALLÂH onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir.
66- İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur; onlar birbirlerine de soramayacaklardır.
67- Fakat tevbe ederek, îmân edip iyi işler yapan kimseye gelince, o, kurtuluşa erenler arasında olmayı umabilir.
39/ ez-Zümer -53- De ki: "Ey haddi aşarak nefislerine karşı isrâf etmiş olan kullarım! ALLÂH'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü ALLÂH, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."
40/ el-Mü’min -55- O halde sabret. Çünkü ALLÂH'ın vaad’i hakk’tır. Hem günahından dolayı istiğfâr et ve akşam sabah Rabbini hamdiyle tesbîh et.
42/ eş-Şûrâ -25- Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur.
66/ et-Tahrîm -3- Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip ALLÂH da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her şeyden haberi olan ALLÂH bana söyledi" dedi.
4- Eğer ikiniz de ALLÂH'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalbleriniz eğildi. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı ALLÂH, Cibrîl ve mü’minlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arka çıkarlar..
*ALLÂH’IN BAĞIŞLAMASINI DİLEMEK
2/ el-Bakara -199- Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin. ALLÂH’dan bağışlanmanızı isteyin. Çünkü ALLÂH çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
285- Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona îmân etti. Mü’minlerin de hepsi ALLÂH'a, meleklerine, kitaplarına ve Peygamberlerine îmân ettiler. "Biz ALLÂH'ın Peygamberleri arasında ayırım yapmayız, işittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak Sana’dır" dediler.
286- ALLÂH hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sen’sin bizim Mevlâmız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize.
3/ Âl-i İmrân -159- Artık onları sen bağışla, onlar için ALLÂH'dan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık ALLÂH'a dayan. Muhakkak ki ALLÂH mütevekkîl (kendine dayanıp güvenen) kulları sever.
193- "Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize îmân edin' diye îmâna çağıran bir davetçi işittik, hemen îmân ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri Sana ermiş kullarınla beraber yanına al".
4/ en-Nisâ -106- ALLÂH’dan bağışlanmanı dile. Şüphesiz, ALLÂH bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
110- Kim bir kötülük işler, yahud nefsine zulmeder, sonra da ALLÂH’dan bağışlanmasını dilerse, ALLÂH'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur.
5/ el-Mâide -74- Hâlâ ALLÂH'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı? ALLÂH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
7/ el-A’râf -155- Bir de Mûsâ, mîkatımız için (ta’yîn ettiğimiz vakitte tevbe için) kavminden yetmiş erkek seçti. Ne zaman ki, bunları o sarsıntı yakaladı, işte o zaman Mûsâ: "Rabbim! dedi, dileseydin bunları da, beni de daha önce helâk ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helâk mi edeceksin? O iş de Senin imtihanından başka bir şey değildi. Sen bu imtihanla dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidâyete erdirirsin. Bizim velîmiz Sen’sin. Artık bizi bağışla, merhamet et, Sen bağışlayanların en hayırlısısın”
11/ Hûd -3- Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra O’na tevbe edin ki sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın. Fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını verir. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.
52- "Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin."
61- Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! ALLÂH'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O me’mûr etti. Bu sebepten O'nun mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, duâlarınızı kabul eder."
90- Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe ile yönelin. Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.
12/ Yûsuf -29- "Yûsuf! Sakın sen bundan bahsetme! Kadın! Sen de günahından dolayı istiğfâr et. Sen gerçekten günahkârlardan oldun".
97- Dediler ki: "Ey babamız, bizim için ALLÂH'a istiğfâr eyle. Biz gerçekten büyük günah işlemiştik."
98- Dedi ki: "Sizin için Rabbimden ilerde bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz o çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
14/ İbrâhîm -41- "Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana babamı ve mü’minleri bağışla!"
24/ en-Nûr -62- Mü’minler ancak, ALLÂH'a ve Resûlüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o Peygamber ile birlikte sosyal bir işle meşgul iken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten ALLÂH'a ve Resûlüne îmân etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için ALLÂH’dan bağış dile; çünkü ALLÂH mağfiret edicidir, merhametlidir.
27/ en-Neml -46- Sâlih dedi ki: "Ey benim kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Ne olur ALLÂH'a istiğfâr etseniz, belki rahmetine ulaşırdınız."
38/ Sâd -24- Dâvûd dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek sûretiyle sana zulmetmiştir. Esâsen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak îmân edip sâlih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Dâvûd Bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve ALLÂH’a yöneldi.
35- Süleymân: "Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana ardımdan kimsenin ulaşamayacağı bir mülk ihsân et. Şüphesiz, bütün muradları ihsân eden Sen’sin Sen" dedi.
40/ el-Mü’min -7- Arşı taşıyanlar ve onun etrâfındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbîh ederler ve O'na inanırlar. Îmân etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi ihâta etmiştir. O, tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru."
41/ Fussilet -6- Ey Muhammed! De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık hep O'na yönelin ve O'ndan bağışlanma dileyin. Vay O'na ortak koşanların haline!”
48/ el-Fetih -11- Bedevîlerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. ALLÂH’dan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalblerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: ALLÂH size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! ALLÂH yaptıklarınızdan haberdardır.
59/ el-Haşr -10- Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalblerimizde inananlara karşı bir kîn bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"
60/ el-Mümtehine -5- "Rabbimiz! Bizi inkâr edenler için bir fitne mevzû’u kılma, (onlara mağlub etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne gâlib ve hikmet sahibi ancak Sen’sin."
66/ et-Tahrîm -8- Ey îmân edenler! Samîmî bir tevbe ile ALLÂH'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte îmân edenleri utandırmayacağı günde ALLÂH sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü Sen her şeye kadîr’sin" derler.
71/ Nûh -10- "Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü O çok bağışlayıcıdır."
28- "Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mü’min olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helâkini artır."
*HEM KENDİ GÜNAHIN İÇİN, HEM DE MÜ’MİN ERKEKLER VE MÜ’MİN KADINLAR İÇİN ALLÂH’DAN BAĞIŞLANMA DİLE
47/ Sûre-i Muhammed -19- Ey Muhammed! Bil ki, ALLÂH’dan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendi günahın için, hem de mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için ALLÂH’dan bağışlanma dile. ALLÂH, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.
(Bkz: Fâ)
*TEVBE-İ İSTİĞFÂRA DEVAM ETMEK
8/ el-Enfâl -33- Halbuki sen içlerinde iken ALLÂH, onlara azab edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de ALLÂH onlara azab edecek değildir.
*TEVBE-İ NASUH
66/ et-Tahrîm -8- Ey îmân edenler! Samîmî bir tevbe ile ALLÂH'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte îmân edenleri utandırmayacağı günde ALLÂH sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü Sen her şeye kadîr’sin" derler.
-bir daha bozmamak üzere edilen tevbe.
-Pek halisâne bir kasdile yapılan tevbe dir ki; işlenilmiş olan günahtan, kusurdan dolayı nedamette bulunup artık ona bir daha avdet edilmemiş olur. Nasuh; kuvvetli bir azim, sâdıkâne kasd, halisâne hareket, nasihate kıyam edici. (Ö.N.Bilmen)
*TEVBE HUSUSUNDA MÜHİM BİR ÎKÂZ!
4/ en-Nisâ -17- Ancak ALLÂH'ın kabul etmesini vaad buyurduğu tevbe, şol kimseler içindir ki, bilmeyerek günah işleyip hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte ALLÂH bunların tevbelerini kabul eder. ALLÂH Alîm’dir Hakîm’dir (her şeyi bilendir, hikmet sahibidir).
18- Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince: "İşte ben şimdi tevbe ettim" diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara âhirette can yakıcı bir azab hazırlamışızdır.
(Bkz: Firavun’un Tevbesi)
*TEVBE BEREKET’E VESÎLE OLUR
11/ Hûd -52- "Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin."
*HEP BİRDEN ALLÂH'A TEVBE EDİNİZ Kİ, KURTULUŞA ERESİNİZ
24/ en-Nûr -31- Ey mü’minler! Hep birden ALLÂH'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.