NEFİS (*)
*Nefis insanın hem maddî varlığını ve hem de insan da var olan fakat gözle görülmeyen iyi ve kötüyü arzu eden manevî varlığı ifade eder. Nefis kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de tekil ve çoğul olarak 295 defa zikrolunmuştur. (Diyânet)
7/ el-A’râf -175-176- Onlara, kendisine âyetlerimiz hakkında ilim nasîb ettiğimiz kimsenin de kıssasını anlat: Evet, o adam bu ilme rağmen o âyetlerin çerçevesinden sıyrıldı, şeytan da onu peşine taktı, derken azgınlardan biri olup çıktı. Eğer dileseydik, onu o âyetler sayesinde yüksek bir mevki’ye çıkarırdık, lâkin o yere saplandı ve hevâsının esiri oldu. Onun hâli tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan kimselerin misâlidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çekidüzen verirler.
177- Âyetlerimizi yalan sayarak sırf kendi kendilerine zulmeden o kimselerin hâli, ne çirkin bir ibret levhasıdır!
25/ el-Furkân -43- Baksana şu kendi hevâ ve heveslerini ilâh edinen kimseye! Artık sen mi vekîl olacaksın ona, işlerini sen mi yürüteceksin?
44- Yoksa sen onlardan çoğunun söz dinlediğini, yahud aklını çalıştırdığını mı sanıyorsun? Doğrusu onlar hayvanlar gibidirler, hattâ onlar yolca daha da sapıktırlar.
28/ el-Kasas -50- Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, ALLÂH’dan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz ALLÂH zalimler toplumunu doğruya iletmez.
35/ Fâtır -8- Hiç kötü işleri kendisine güzel görünen kimse, iyilik edip dürüst işler işleyen kimse gibi olur mu? ALLÂH dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini doğru yola iletir. O halde insanlardan ötürü üzülüp kendini mahvetme! Çünkü ALLÂH onların bütün yaptıklarını bilir.
39/ ez-Zümer -6- O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yarattı. Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan ALLÂH budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O’nundur. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde nasıl oluyor da hakk’tan döndürülüyorsunuz?
45/ el-Câsiye -23- Baksana kendi hevâ ve hevesini ilâh edinen, ilmi olduğu halde ALLÂH’ın kendisini şaşırtıp, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözlerine de perde çektiği kimsenin haline! Hakk’kı görmemekte ve azgınlıkta ısrar etmesi sebebiyle ALLÂH’ın şaşırttığı bu kimseyi kim yola getirebilir? Düşünmüyor musunuz?
67/ el-Mülk -10- Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”
81/ et-Tekvîr -14- İşte o zaman. Her insan hazırladığını, ortaya ne koyduğunu anlayacaktır.
82/ el-İnfitâr -4- Kabirlerin içi dışına çıkarıldığı zaman.
5- İşte o zaman. Her kişi ne yapıp ne yapmadığını iyice anlayacaktır.
86/ et-Târık -4- Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.
-NEFS-İ EMMÂRE
12/ Yûsuf -53- Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis dâima fenâlığı ister, kötülüğe sevk eder. Doğrusu Rabbim Ğafur’dur, Rahîm’dir (affı ve merhameti boldur).”
-NEFS-İ LEVVÂME
75/ el-Kıyâme -2- (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).
-NEFS-İ MARZİYYE
9/ et-Tevbe -100- İslâm’da birinci dereceyi kazanan Muhâcirler ve Ensâr ile onlara güzelce tâbi’ olanlar yok mu? ALLÂH onlardan râzı, onlar da ALLÂH’dan râzı oldular. ALLÂH onlara içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırladı. Onlar oralara devamlı kalmak üzere gireceklerdir. İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı!
-NEFS-İ MUTMAİNNE
89/ el-Fecr -27-28-29-30- Ey gönül huzûruna ermiş rûh! Sen Rabbinden râzı, O senden râzı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!
*Bu mübârek âyetteki ‘Nefs-i mutmainne’ tâbiri: Allâh’ı tek ilâh kabul edip O’nun Peygamberleri vâsıtasıyla gönderdiği bütün buyruklara bütün gönlü ile inanan, tam bir teslimiyyetle îmânının gereğini yapan mü’mindir. Bu söz, ona, rûhunu teslim edeceği sırada söylenecektir.
-NEFS-İ RÂZİYE
58/ el-Mücâdele -22- ALLÂH’a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir kavmin, ALLÂH’ın ve Resûlünün karşısına çıkan kimseleri, isterse o kimseler babaları, evlatları, kardeşleri ve sülâleleri olsun, sevip dost edindiklerini göremezsin. İşte ALLÂH onların kalblerine îmânı nakşetmiş ve kendi tarafından bir rûhla onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, hem de ebedî kalmak üzere yerleştirecektir. ALLÂH onlardan, onlar da O’ndan râzıdırlar. İşte onlar ALLÂH’ın tarafında olanlardır. Ve iyi bilin ki, felâha erenler, ALLÂH’ın tarafında yer alanlar olacaklardır.
98/ el-Beyyine -8- Bunların Rableri nezdindeki ödülleri, içinden ırmaklar akan, hem de devamlı kalmak üzere girecekleri, Adn cennetleridir. ALLÂH onlardan, onlar da ALLÂH’dan râzı olmuşlardır. İşte bu rıza makâmı da Rabbine saygı duyanlarındır.
*NEFSİNİ ARITAN KURTULUR
79/ en-Nâzi’ât -40- Kim Rabbinin huzûrunda durmaktan korkup da nefsini kötü heveslerden alıkoymuşsa,
41- Onun barınacağı yer de Cennettir.
91/ eş-Şems -7-8-9-10- Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvâsını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilhâm edene and olsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyâna uğramıştır.
*NEFİS VE MALINI ALLÂH’A SATMAK
9/ et-Tevbe -111- ALLÂH, mü’minlerden mallarını ve canlarını (kendilerine) verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Onlar ALLÂH yolunda mücâdele ederler, öldürürler ve öldürülürler. Bu ALLÂH’ın Tevrât ta da, İncîl’de de, Kur’ân’da da üstlendiği gerçek bir vaaddir. Verdiği sözde ALLÂH’dan daha sâdık kim olabilir? O halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinin ey mü’minler! Müjdeler olsun size, işte en büyük mutluluk, işte en büyük başarı!
35/ Fâtır -29- ALLÂH’ın kitabını okuyup ona uyanlar, namazı hakkıyla îfâ edenler ve kendilerine nasîb ettiğimiz imkânlardan, gizli ve âşikâr olarak hayır yolunda harcayanlar, ziyân ihtimâli olmayan bir ticâret umarlar.
61/ es-Saff -10-11- Ey îmân edenler! Sizi gâyet acı bir azabdan kurtaracak, üstelik size çok kârlı bir ticâret sağlayacak bir iş bildireyim mi? ALLÂH’a ve elçisi inanır, ALLÂH yolunda mallarınızla ve canlarınızla mücâhede edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır.
12- Böyle yaparsanız sizin günahlarınızı affeder ve içinden ırmaklar akan cennetlere ve özellikle Adn cennetlerinde çok güzel saraylara yerleştirir. İşte en büyük başarı, en büyük mutluluk budur.
*NEFSİ TEMİZE ÇIKARMAMAK / NEFSİN DÂİMA FENÂLIĞI EMRETMESİ
4/ en-Nisâ -49- Kendi nefislerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır! Ancak ALLÂH, dilediğini temize çıkarır. Onlara kıl kadar zulmedilmez.
12/ Yûsuf -52-53- (Yûsuf dedi ki): “Bu azîzin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ALLÂH’ın hâinlerin hîlesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi için. (Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü , nefis aşırı şekilde fenâlığı emreder, Rabbim acıyıp korumuş başka. Doğrusu Rabbim Ğafur’dur, Rahîm’dir (affı ve merhameti boldur).”
53/ en-Necm -32- Onlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar hariç. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
-Nefis ömrün sonuna kadar istek ve arzulara devam edecektir. Bu, imtihanın sırrı muktezasınca böyledir. İmtihan olunacak ki terakkiyat olsun ve devam etsin. Bu mücâhede terakkiyat-ı dâimîye sebebiyet verir. Görüleceği üzere nefsin bu istek ve arzularının devam ettiğini Peygamber dahi söylemektedir.
*HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAK
21/ el-Enbiyâ -35- Her can ölümü tadacaktır. Biz, sizi sınamak için gâh şerle, gâh hayırla imtihan ederiz. Sonunda Bizim huzûrumuza getirileceksiniz.
29/ el-Ankebût -57- Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.
-Canı Canân istemiş vermemek olmaz ey dil
Ne nizâ eyliyeyim ol ne senindir ne benim! / Fuzûli
*NEFiS ARZULARINA UYANLAR
4/ en-Nisâ -135- Ey îmân edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa ALLÂH için şâhidlik yaparak adâleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şâhidlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü ALLÂH ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır). Öyle ise adâleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şâhidlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şâhidlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz ALLÂH yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
20/ Tâ hâ -16- “Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!”
25/ el-Furkân -43- Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekîl olacaksın?
28/ el-Kasas -50- Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. Kim, ALLÂH’dan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz ALLÂH zalimler toplumunu doğruya iletmez.
30/ er-Rûm -29- Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. ALLÂH’ın (bu şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
47/ Sûre-i Muhammed -14- Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir?
16- Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. İşte bunlar, ALLÂH’ın, kalblerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.
*NEFS-İ VÂHİDE (*)
*Erkekleri Âdem’den insandan yapıp da kadınları başka bir menşe’den bir hayvan yapmadı. İnsanın eşini yine yine insandan yaptı. Binaenaleyh erkek bir nevi insan, kadın bir nevi insan olmakla beraber ikisi de bir cinstendir. İkisi de insan ikisi de beşerdir. Ve biri diğerinin mütemmimi eşidir. Erkeğiniz ve dişinizle siz iki nefisten değil bir nefis cinsindensiniz. Allâh onun eşini de onun cinsinden kıldı ki o erkek nefis, o dişi eşine sükûn etsin için onda kendinden bir misal görüp onunla istinas etsin ve beyinlerinde izdivacı tashih ile heyecanını teskin edecek bir itmi’nan bulsun da ondaki emanet bunda karar kılsın. (Elmalılı Tefsiri)
7/ el-A’râf -189- Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan ALLÂH’dır. O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden Rableri olan ALLÂH'a şöyle duâ’ ettiler: "Eğer bize sâlih bir evlat verirsen, biz muhakkak şükredenlerden olacağız."