-“Kehf; dağda mağara ve bilhassa geniş olanı ki küçüğüne ‘gar’ denir. Türkçesi ‘in’dir. Rakıym; bizim kitabe ta’bir ettiğimiz yazılı taş veya maden veya saireden levha demektir.” İşte bu yiğitlerin işlerinin esası: müşriklere karşı kıyâm ile ilan-ı tevhid’dir. Esahab-ı kehf Dekyanus (Dekyus) namında bir melik zamanında idi. Roma İmparatoru Dekyus-Decius-, hıristiyanları katliam ettiği sırada asil bir aileye mensub yedi kardeş kendilerini terk-i dine icbar etmek isteyen Efes valisinin tehditlerine şecaatle mukavemet ettikten sonra bir mağaraya iltica ettiler. İkinci Teodos zamanında sade bir günde uyandılar. Bunların metrukatı (bırakılan şeyler, metruklar, mîraslar.) Marsilya’ya nakledildi. Nakil esnasında kullanılan büyük taş sandık Marsilya daki Sent Viktor kilisesindedir. (Elmalılı Tefsiri)
18/ el-Kehf -9- Yoksa sen Ashâb-ı Kehf'i ve Rakim'i şaşılacak âyetlerimizden mi sandın?
10- O gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler: "Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla (işimizden doğruyu bize kolaylatır)"
11- Bunun üzerine Biz de kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk.
12- Sonra da iki gruptan hangisinin, onların mağarada kaldıkları süreyi daha iyi hesapladığını anlamak için, onları tekrar uyandırdık.
13- Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakikaten onlar, Rablerine îmân eden birkaç genç idi. Biz de onların hidâyetlerini artırdık.
14- (Oranın hükümdârı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.”
15- “Şu bizim kavmimiz, ALLÂH’dan başka ilâh edindiler. Onların ilâh olduğuna dâir açık bir delil getirselerdi ya! ALLÂH'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?”
16- (İçlerinden biri şöyle demişti:) "Mademki siz, onlardan ve ALLÂH’dan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizi rast getirip kolaylaştırsın."
17- Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu ALLÂH'ın mucizelerindendir. ALLÂH kime hidâyet ederse, işte o, hakk’ka ulaşmıştır; kimi de hidâyetten mahrûm ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
18- Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Halbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı.
19- Onları bir mucize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi: "Ne kadar durup kaldınız?" (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler. (Kimi de) şöyle dediler: "Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin."
20- "Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse muhakkak sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o bu takdirde ebedâ felâh ulamazsınız."
21- Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hakk olduğunu ve kıyamet gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üstlerine bir bina yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir." Sözlerinde üstün gelen mü’minler: "Üzerlerine muhakkak bir mescid yapacağız" dediler.
22- Ashâb-ı Kehf'in sayılarında ihtilâf edenlerden bazıları: Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Diğer bazıları da "Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir " diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmîn yürütmektir. (kimileri de:) "Onlar, yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir." Onları ancak pek azı bilir, Bu sebeple onlar hakkında bu bildirilenler dışında bir münâkaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma!
23- Hiçbir şey için, ALLÂH'ın dilemesi dışında: "Ben yarın onu yapacağım deme"
24- Ancak ALLÂH dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun vakit ALLÂH'ı an ve "Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir" de.
25- Onlar, mağaralarında üçyüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilâve etmişlerdir.
26- De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını ALLÂH daha iyi bilir." Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümrânlığına kimseyi ortak etmez.
-Ezcümle ashâb-ı kehf denilen genç bir zümre zadegândan (soylular) kimseler idiler. Ehl-i tevhîd idiler. Hazreti Îsâ’nın dini üzere yaşıyorlardı. Adları; Telmiha, Meslina, Mekselmina, Mernus, Dedernus, Şazenuş, Keşeftetayyuş. Köpekleri Kıtmir. (Ö.N.Bilmen)