*A’râbî, arabça bir kelimedir. İsim. Cem’i:eârib. Çölde yaşayan arab.
Arabçada Arab ve A’rab Türkçemizdeki Türk ve Türkmen gibidir. Türkmen Türk’ün yörüğü olduğu gibi A’rab’da Arab’ın yörüğüdür. (Elmalılı Tefsiri)
9/ et-Tevbe -97- A’râbî (bedevî) ler, inkâr ve münâfıklık bakımından daha beterdirler. Bununla beraber ALLÂH'ın, Resûlüne indirdiği (hükümlerin) sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. ALLÂH Alîm’dir, Hakîm’dir.
98- Bedevîlerden kimi de var ki, verdiğini angarya sayar ve sizin üzerinize belâlar gelmesini bekler. O çirkin belâlar kendi başlarına olsun! ALLÂH her şeyi işitendir, bilendir.
99- Yine A’râbîlerden kimi de var ki ALLÂH’a ve âhiret gününe inanır ve vergisini ALLÂH yanında yakınlıklara ve peygamberin dualarına vesîle sayar, filhakika onlar kendileri için yakınlıklardır, ilerde ALLÂH onları rahmeti içine koyacaktır, çünkü ALLÂH Gafûrdur, Rahîmdir.
101- Hem etrafınızdaki a'râbîlerden münâfıklar var, hem de Medine ahalisinden münâfıklığa idman edenler, sen onları bilemezsin, onları Biz biliriz, Biz onları iki kerre tazib edeceğiz, sonra da büyük bir azaba itilecekler.
120- Medîne halkına ve civardaki bedevîlere, Resûlullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların ALLÂH yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine sâlih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü ALLÂH, güzel iş yapanların mükâfatını zâyi’ etmez.