4/ en-Nisâ -38- Mallarını halka gösteriş için harcayıp ALLÂH’a ve âhiret gününe îmân etmeyen kimseleri de ALLÂH elbette sevmez. Şeytan kimin arkadaşı olursa, artık o arkadaşların en kötüsüne düşmüş demektir.
9/ et-Tevbe -102- Diğer bir kısmı ise günahlarını i’tirâf ettiler. Onlar iyi işlerle kötü işleri birbirine karıştırdılar. Onlar tevbe ederlerse umulur ki ALLÂH da onların tevbelerini kabul buyurur. Çünkü ALLÂH Ğafur’dur, Rahîm’dir (affı, merhamet ve ihsânı boldur).
63- ALLÂH’a and olsun, senden önceki ümmetlere Peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azab vardır.
27/ en-Neml -24- “Onun ve kavminin, ALLÂH’ı bırakıp güneş’e taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.”
45/ el-Câsiye -15- Kim sâlih bir amel işlerse, kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.
47/ Sûre-i Muhammed -14- Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir?
25- Kendileri için hidâyet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp peşinden sürüklemiş, ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür.
*ADAM ÖLDÜRMEK (CİNÂYET)
4/ en-Nisâ -92- Hatâ dışında bir mü’min, diğer bir mü’mini öldüremez. Ve kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, mü’min bir köle âzâd etmesi ve ölenin ailesine (vârislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnâdır. Eğer öldürülen, mü’min olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle âzâd etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında andlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mü’min bir köle âzâd etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de ALLÂH tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. ALLÂH, Alîm’dir (her şeyi bilendir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
93- Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. ALLÂH ona gazab ve lânet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır.
17/ el-İsrâ -33- Haklı bir sebep olmadıkça, ALLÂH'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, Biz onun velîsine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.
25/ el-Furkân -68- Yine onlar ki, ALLÂH ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar, ALLÂH'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan günahı(nın cezasını) bulur.
69- Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temellî kalır.
-İslâm şeriatı kâtil hakkında hüküm yetkisini maktûlün(öldürülen şahıs) velîsine vermiştir. Maktûl’un velîsi ya da velîlerine üç hak sunar:
1- Kısas
2- Diyet
3- Af.
Tercih hakk’kı sadece velînin ya da velîlerindir.
(Bkz: 'KISAS'TA HAYAT VARDIR!')
*ALDATMAK
7/ el-A’râf -85- Medyen'e de kardeşleri Şu’ayb'ı (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, ALLÂH'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyâlarını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan (insan)lar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!"
“Aldatan Bizden değildir!” Hadis-i şerif.
*AĞIR VE İNCİTEN SÖZ
4/ en-Nisâ -148- ALLÂH, ağır ve inciten sözlerin açıktan söylenmesini hiç sevmez, ancak söyleyen zulme uğramışsa o başka. ALLÂH her şeyi hakkıyla işitir ve görür.
*BAŞAKAKMAK
2/ el-Bakara -262- ALLÂH yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.
263- Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından ezâ ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. ALLÂH, hiçbir şeye muhtaç değildir, Halîmdir, yumuşak davranır.
264- Ey îmân edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne ALLÂH'a inanır, ne âhiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın haline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya hâlinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. ALLÂH, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.
74/ el-Müddessir -6- Yaptığını çok görerek başa kakma.
*BİR KİŞİYİ ÖLDÜRMEK BÜTÜN İNSANLARI ÖLDÜRMEK GİBİDİR, BİR KİŞİYİ KURTARMAK BÜTÜN İNSANLIĞI KURTARMAK GİBİDİR
5/ el-Mâide -32- Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara Peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
*CİMRİLİK & CİMRİLİĞİ EMRETMEK
4/ en-Nisâ -37- Onlar ki hem, cimrilik ederler, hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve ALLÂH'ın kendilerine lütfundan verdiği nimeti gizlerler. Biz kâfirlere alçaltıcı bir azab hazırladık.
Zekâtını veren, misafir kabul eden, ve musîbet zamanında yardım eden kimse cimrilikten uzak bulunmuştur. (Ö.N.Bilmen)
*ÇOCUK ÖLDÜRMEK VE KÜRTAJ CİNÂYETİ
6/ el-En’âm -137- Yine ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi güzel gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler, hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. ALLÂH dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurduklarıyla baş başa bırak!
140- Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve ALLÂH'ın kendilerine verdiği rızkı, ALLÂH'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyâna uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidâyete erecek de değillerdir.
151- De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını Biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere ALLÂH'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye ALLÂH size bunları emretti.
60/ el-Mümtehine -12- Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip ALLÂH'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onların bey'atlarını al ve onlar için ALLÂH’dan mağfiret dile. Şüphesiz ALLÂH, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
81/ et-Tekvîr -8-9- Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman.
(Bkz: MEV’UDE & KÜRTAJ CİNAYETİ)
*EKSİK ÖLÇÜP TARTMAK
(Bkz: ÖLÇÜ & TARTI)
*FÂİZ
(Bkz: FÂİZ)
*GIYBET (1) & ZANN (2) & TECESSÜS (3)
(1) Gıybet (a.i.); kaybolma. aleyhinde bulunma, arkasından söyleme, çekiştirme, dedikodu yapma. Bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir şeyi söylemektir.
-Gıybet, ehl-i îmân beyninde (arasında) asâyişi ihlâl ettiği gibi, hüsn-ü muaşerete dahi münafidir. (Hulâsat’ül Beyân)
(2) Zann (a.i.c: zunûn); sanma, sanı, sezme. şüphe. İşkil.
Zannın çeşitleri vardır. Hüsnü zan kısmı makbûl olup mü’minin Allâh, Resûlü, mü’minler ve aksine sebep olmadıkça bütün insanlar hakkında bu zannı beslemesi gerekir. Bazen başka çâre kalmayınca zanna dayanarak hüküm verme ihtiyacı olur. Günah olan kısım ise, insanlar hakkında haksız yere suizan besleyip onlar hakkında iyi tarafa değil de kötü tarafa yorumlar yapmaktır.
*Hüsn-ü zann: birini iyi zannetme iyi sanma.
*Su-i zann: kötü fikir besleme, kötü sanma.
(3) Tecessüs, insanların gizli hâllerini araştırmak, kezâ onların gıybetini yapmak da bu mübârek âyetle şiddetle yasaklanmıştır. Gizli hâlleri araştırmak fertlere olduğu gibi devlet yetkililerine de haramdır. “İdareci, halkın mahrem ve gizli hâllerini araştırırsa onların ahlâkını ve düzenlerini bozar.” (Hadîs-i şerif).
-Cessten tefe’uldür. Cess, aslında hastalığı sağlığı anlamak için nabz yoklamaktır ki el ile yoklamak ve haber araştırmak mânâlarına gelir. Tecesüsste bundan tekellüftür ki dikkat ve gayretle araştırmak demektir. Nitekim casus da bu maddedendir. ”Müsliminin eksiklerini ayıplarını tetebbu’ etmeyin. Zira her kim müsliminin ayıplarını tetebbu’ ederse Allâh-ü Teâlâ’da onun ayıplarını ta’kîb eder, nihayet evinin içinde bile onu rezil rüsvay eder”. (Elmalılı Tefsiri)
10/ Yûnus -36- Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zann, hakk nâmına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz ALLÂH onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
49/ el-Hucurât -12- Ey îmân edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde ALLÂH’dan korkun. Şüphesiz ALLÂH, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.
53/ en-Necm -23- Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilâh edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. ALLÂH, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler)yalnız zanna ve nefislerin arzusuna uyuyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir.
28- Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zann, hakikat nâmına hiçbir şey ifade etmez.
-Senin yanında başkasının aleyhine konuşan başkasının yanında da senin aleyhine konuşur.
-Cihanda bîkusur insan bulunmaz
Ve lâkin her kusur teftîş olunmaz.
(Bkz: BİLMEDİĞİMİZ ŞEYİN ARDINA DÜŞMEMEK)
*FAKİRLİK KORKUSUYLA ÇOCUKLARI ÖLDÜRMEK!
6/ el-En’âm -151- De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını Biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere ALLÂH'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye ALLÂH size bunları emretti.
17/ el-İsrâ -31- Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı Biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.
*HÂİNLİK
12/ Yûsuf -50- O hükümdâr "Onu bana getirin" dedi. Emir üzerine Yûsuf 'a gönderilen adam yanına gelince, Yûsuf ona dedi ki: "Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir."
51- Hükümdâr, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit Yûsuf 'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi. Onlar "Hâşâ, ALLÂH için, biz onun aleyhinde hiçbir fenâlık bilmiyoruz" dediler. Azîz'in, karısı da: "Şimdi hakk ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi.
52- (Yûsuf dedi ki): İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona arkasından hâinlik etmedim. Gerçekten ALLÂH hâinlerin hîlesini başarıya ulaştırmaz.
22/ el-Hac -38- Şüphesiz ALLÂH inananları korur. Çünkü ALLÂH hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez.
*HÂİN BAKIŞLAR
40/ el-Mü’min -19- O, gözlerin hâin bakışını ve kalblerin sakladığı bütün şeyleri dâhi bilir.
*HÂİNLERİ SAVUNMAMAK
4/ en-Nisâ -105- Biz sana kitab (Kur'ân)ı hakk olarak inzal ettik ki, insanlar arasında ALLÂH'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hâinlerin savunucusu olma!
*HÂİNLİĞİ MESLEK EDİNMEMEK
4/ en-Nisâ -107- Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Muhakkak ALLÂH hâinliği meslek edinmiş günahkârları sevmez.
*HASED (*)
*Hased (a.i.); kıskançlık, çekememezlik.
-Hâsid (a.s.hased’den.c:hasede.husssâd); hased eden, kıskanan, kıskanç.
-Şer olan hasedin asıl mânâsı başkasında bir nimet görmekten müte’ezzi olup onun zevâlini istemektir. Bir de gayrıda bulunan fakr veya sair herhangi bir noksanın devamını ve ademi nimetin hali üzere istishabına temenniye ıtlak olunur. Hased de zulüm mânâsı da vardır.
-Gıbta ise kardeşinde bulunan nimetin zevâlini temenni etmeyerek onun gibi senin de olmasını temenni eylemendir ki bunda beis yoktur. (Elmalılı Tefsiri)
-Hasid; başkasının elindeki nimetin zevalini isteyip o hususta elinden gelen zararlı çârelere kavlen veya fi’len başvurmak isteyen alçak tabiatlı şahıs. (Ö.N.Bilmen)
113/ el-Felâk -1-2-3-4-5- De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, hased ettiği zaman hasedçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”
-Hased, kaderi tenkit mahiyetindedir. Bunun bilincinde olunmalı. Fakat hased etme duygusu gayri irâdi bir durum ise; kişi öncelikle hatânın kendisinde olduğunu bilmeli, dışa yansıtmasa bile iç âleminde bu durumdan dolayı pişmanlık duymalı. Bu hased hissi; kötü ahlâk, fenâ haslet ve gıybet olarak dışa yansımadığı sürece kişiye zarar vermez. Bol bol istiğfar ve istiâzeye devam etmeli, farzlara ve sünnetlere sımsıkı sarılmalı. Zâten ilâhi kitaplar insanları bu tür hallerden muhâfaza, Allâh’ın huzûruna temiz bir kalb ve defter ile çıkması için gönderilmiştir.
*HAYÂSIZLIK (*)
*Hayâ’ (a.i.); utanma. sıkılma. âr. nâmus. edeb. Allâh korkusu ile günahlardan kaçınma.
2/ el-Bakara -169- O size hep çirkin ve murdâr işleri emreder, ALLÂH'a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister.
268- Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvîk eder. ALLÂH da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaadlerde bulunuyor. ALLÂH'ın lütfu geniştir. O Alîm (her şeyi bilen)dir.
4/ en-Nisâ -15- Kadınlarınızdan zina edenlere karşı, içinizden dört şâhid getirin. Eğer onlar, şâhidlik yaparlarsa, bu kadınları, ölüm alıp götürünceye kadar veya ALLÂH onlara bir çıkış yolu açıncaya kadar evlerde hapsedin.
16- Sizlerden zina edenlerin her ikisine de ceza verin. Eğer onlar tevbe edip kendilerini ıslah ederlerse onlardan vazgeçin. Çünkü ALLÂH tevbeleri kabul eden ve çok merhamet edendir.
24- Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz câriyeler müstesnâ, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar ALLÂH'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek sûretiyle evlenmek istemeniz size helâl kılındı. O halde onlardan nikâh ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdîr edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi râzı etmenizde bir mahzûr yoktur. Şüphesiz ki ALLÂH her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
25- Sizden her kim hür mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mü’min câriyelerinizden efendilerinin rızası ile nikâhlamak var. ALLÂH sizin îmânınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinin izni ile ve mehirlerini örfe göre vermek sûretiyle câriyelerden iffetli olan, zina etmeyen, dost da edinmeyenlerle evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar hakkında gerekli bulunan cezanın yarısı kendilerine lâzım gelir. Bu hükümler, içinizden günah işlemekten korkanlaradır. Sabretmeniz ise, sizin için daha hayırlıdır. ALLÂH Gafûrdur, Rahîm’dir (çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir).
7/ el-A’râf -28- Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk, bunu bize ALLÂH emretti" derler. De ki: "ALLÂH kötülüğü emretmez. ALLÂH'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
33- De ki: "Rabbim, sadece fuhşiyyâtı, onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere isyanı, haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri ALLÂH'a ortak koşmanızı ve ALLÂH hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi yasaklamıştır".
12/ Yûsuf -24- O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yûsuf da ona özenip gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenâlığı uzak tutalım diye böyle olmuştu. Çünkü o Bizim ihlâsa erdirilmiş kullarımızdan biriydi.
16/ en-Nahl -90- Şüphesiz ki ALLÂH, size adâleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlıktan, fenâlıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.
17/ el-İsrâ -32- Zina’ya yaklaşmayın, çünkü o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.
60/ el-Mümtehine -12- Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip ALLÂH'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onların bey'atlarını al ve onlar için ALLÂH’dan mağfiret dile. Şüphesiz ALLÂH, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
*HAYIR AMACI DIŞINDA FISILDAŞMAMAK
4/ en-Nisâ -114- Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emreden(lerin fısıldaşmaları) müstesnâdır. Artık kim ALLÂH’ın rızasını arayarak böyle yaparsa, bunun üzerine ilerde ona büyük bir mükâfat vereceğiz.
*İÇKİ-KUMAR & DİKİLİ TAŞLAR & FAL OKLARI
5/ el-Mâide -90- Ey îmân edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.
-Hamir’le murad; sekir (sarhoşluk) veren şeyler.
-Meysir’le murad; kumardır.
-Ensab’la murad; ibâdet etmek için va’zettikleri putlar.
-Ezlâm’la murad; bir iş tutacak olduklarında hayır ve şer olduğunu bilmek için üzerine hayır ve şer yazarak bir kese içinde hıfzedip icabında kur’a çektikleri taş ve ağaç parçacıklarıdır. Şarap ve kumar ibâdâtın cümlesinde gaflete sebep olur. (Hulâsat-ül Beyân)
(Bkz: HARAMLAR)
*İFTİRÂ
4/ en-Nisâ -112- Kim bir hatâ (küçük günah) veya büyük günah işler, sonra onu ma’sûm olan birinin üstüne atarsa, bir iftira ve pek kesin bir vebal yüklenmiş olur.
45/ el-Câsiye -7- İftirâcıya, günahkâra yazılar olsun!
*İHTİRÂS (*) AYRILIĞA VESÎLE OLUR
*İhtirâs (a.i.hırs’tan.c:ihtirâsât); 1-şiddetli arzu, istek 2-aşırı heves.
-Bagy (a.i.); ileri gitme, azgınlık, serkeşlik.
42/ eş-Şûrâ -14- Onlar kendilerine bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, bagy-u ihtirâs yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelendiğine dâir bir söz geçmemiş olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra kitab'a vâris kılınan kitap ehli de Kur'ân hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.
*İNSANLARLA ALAY ETMEK
2/ el-Bakara -67- Hani bir zamanlar Mûsâ kavmine demişti ki; ALLÂH, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da "Sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler. Mûsâ da: "Böyle câhillerden biri olmaktan ALLÂH'a sığınırım" dedi.
49/ el-Hucurât -11- Ey îmân edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. Îmândan sonra fâsıklık ne kötü bir nâm’dır! Kim de tevbe etmezse, işte onlar zalimlerin tâ kendileridir.
*İstihzâ (a.i.); biriyle eğlenme alay etme.
-İstihzâ; bir şeyi hafif ve hor görmekle eğlenmek ve onunla vakit geçirmek. (Hulâsat’ül Beyân)
*Müstehzî (a.s.); istihzâ eden, biriyle eğlenen. herkesle eğlenme âdetinde olan.
*İNTİHAR
4/ en-Nisâ -29- Ey îmân edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticâretle yemeniz helâldir. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz ALLÂH, size karşı çok merhametlidir.
30- Kim, zulüm ve tecâvüz yolu ile bu yasakları işlerse, yakında onu cehennem ateşine atacağız. Onu ateşe atmak da ALLÂH'a pek kolaydır.
*KAŞ GÖZ HAREKETİ İLE ALAY ETMEK
104/ el-Hümeze -1-2- Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!
-Veyl; horluk, zelîllik, azab demektir.
-Hümeze; insanların kusurlarını ardınca söyleyen, haysiyetini kırmak isteyen kimse demektir.
-Lümeze; ayıp arayan, ta’n ve teşni’de bulunan ve göz ve kaş ile işâretler yapan kimse.
-Hatame; cehennemin isimlerinden biridir.
-Amed; direkler demektir. Uzatılmış yani cehennemin kapısının önünden sonuna kadar çekilmiştir. (Ö.N. Bilmen)
Görüleceği üzere Cenâb-ı Rabbül âlemîn kullarının başkaları tarafından incitilmesine râzı olmamakta. Ve bu isim altında sûre inzal buyurmuştur. Hele yaşadığımız bu dönem de müslümanlar en çok; gıybet, insanları arkadan çekiştirme, kaş-göz hareketleriyle başkaları ile istihzâ, nemmamlık (laf taşıma), hased noktasında gereken hassasiyeti göstermemekte. Bütün bunlar sosyal yaralar doğurmakta, rahmetten mahrûmiyete vesîle olmaktadır. Bu da beraberinde bereketsizliği getirmekte. Bütün bu davranışlar Kur’ân-ı azimüşan’da zemmedilen şeytanın adımlarını ta’kîb edenlere yakışan davranışlardır. Bireysel sorunlarımıza, ailevi sorunlarımıza, ülke sorunlarımıza çözüm ararken mes’eleleri sadece iktisâdi açıdan değerlendirmemekte fayda görmekteyiz.
33/ el-Ahzâb -19- Savaşa katıldıklarında da size karşı pek cimri ve kıskanç davranırlar. Hücûm eden düşmanın ortalığa saldığı büyük korku gelince, ölüm sekerâtına düşmüş kimsenin bakışı gibi, gözleri dönmüş bir tarzda sana baktıklarını görürsün. Korku hâli geçince, ALLÂH yolunda harcamada cimrice bir tavır içinde, keskin dilleriyle sizi incitirlerdi. İşte onlar îmân etmemişler, ALLÂH da onların yaptıkları bütün işleri boşa çıkarmıştır. Bu, ALLÂH’a göre kolaydır.
*KISKANMAK
4/ en-Nisâ -54- Yoksa onlar, ALLÂH'ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz Biz, İbrâhîm ailesine de kitap ve hikmeti vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsân ettik.
128- Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden, yahud kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zâten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz ALLÂH yaptıklarınızdan haberdardır.
5/ el-Mâide -27- Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "ALLÂH, yalnız takvâ sahiplerinden kabul eder".
28- "ALLÂH'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabbi olan ALLÂH’dan korkarım.
29- "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur".
30- Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvîk etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
31- Derken ALLÂH bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeliyordu. "Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman olanlardan oldu.
(Bkz: Hazreti YÛSUF -aleyhisselâm- KISSALARIN EN GÜZELİ)
*KİBİR (*)
*Kibir (a.i.); büyüklük. yücelik. büyüklük taslama. yüksekten bakma (başkalarına).
2/ el-Bakara -34- Şol vakit meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız iblîs dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.
16/ en-Nahl -29- "O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!
40/ el-Mü’min -35- Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, ALLÂH’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise ALLÂH katında ve îmân edenler katında büyük buğzu gerektiren bir iştir. ALLÂH, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
*KÎN (*)
*Kîn (f.s.); gizli düşmanlık. garaz. gayz.
3/ Âl-i İmrân -118- Ey îmân edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenâlık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalblerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.
*LAF ATMAK
25/ el-Furkân -63- Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Câhiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler.
-Selâmla murad; câhillerin şerlerinden selâmet taleb etmek ve onların fenâ muamelelerinden iğmaz-ı ayn edip arkasına düşmemektir. (Hulâsat-ül Beyân)
*LÂKAB (*) TAKMAK
*Lâkab (a.i.c:elkab); bir kimseye kendi asıl adından başka takılan ad.
49/ el-Hucurât -11- Ey îmân edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. Îmândan sonra fâsıklık ne kötü bir nâm’dır! Kim de tevbe etmezse, işte onlar zalimlerin tâ kendileridir.
*ÖVÜNMEK
4/ en-Nisâ -36- ALLÂH'a ibâdet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz ALLÂH, kibirlenen ve dâima böbürlenip duran, övünen kimseyi sevmez.
(Bkz: FAHÛR)
*RİYÂ (*)
*Riyâ; Özü sözü bir olmamak. İnandığı gibi hareket etmeyiş. İki yüzlülük etmek. Gösteriş için yapılan hareket.
2/ el-Bakara -264- Ey îmân edenler! ALLÂH’a ve âhiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak sûretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve ma’rûz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. ALLÂH kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.
4/ en-Nisâ -38- Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, ALLÂH’a ve âhiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.
142- Münâfıklar, ALLÂH’ı aldatmaya çalışırlar. ALLÂH da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve ALLÂH’ı pek az anarlar.
8/ el-Enfâl -47- Çalım atarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve ALLÂH yoluna engel koyanlar gibi olmayın. ALLÂH onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
107/ el-Mâûn -4- Vay haline o namaz kılanların ki,
5- Onlar namazlarını ciddîye almazlar (kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler)
6- Gösteriş yaparlar onlar,
7- Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.
*SÖZ TAŞIYANLAR
-Nemmâm (a.s.); koğucu. arabozan. laf taşıyan.
Peygamber Efendimiz-aleyhisselâm- buyurur;
-Nemmâmlar cennetin kokusunu dâhi duyamaz. Zira cennetin kokusu beş yüzyıllık mesâfeden duyulur.
-Her kim bir mü’minin ayıbını örterse diri diri toprağa gömülen kız çocuğunu kurtarmış gibi olur.
-Ne mutlu şol kimseye ki kendi ayıplarını görür.
68/ el-Kalem -10-11-12-13-14- Alabildiğine yemin edip duran, aşağılık, dâima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba, bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
-Hallaf; çok yemin eden kimse.
*YALAN
*Kizb; Yalan. Yalan söyleme. (Sıdkın zıddı) (Kizb, küfrün esâsıdır. Kizb, nifâkın birinci alâmetidir. Kizb, Kudret-i İlâhiyeye bir iftiradır. Kizb, Hikmet-i Rabbaniyyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrîb eden kizbtir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbtir. Âlem-i beşerin ahvâlini fesâda veren, kizbtir. Nev-i beşeri kemâlâttan geri bırakan, kizbtir. Müseylime-i kezzab ile emsalini âlemde rezîl ve rüsvâ eden, kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinâyetler içinde tel'ine, tehdide tahsîs edilen, kizbdir.)
9/ et-Tevbe -77- ALLÂH’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O’da kalblerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nîfak soktu.
22/ el-Hac -30- Bu böyle. Kim ALLÂH’ın hükümlerine saygı gösterirse bu Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.
26/ eş-Şu’arâ -222- Onlar (şeytan), her günahkâr yalancıya inerler.
39/ ez-Zümer -3- İyi bilin ki, hâlis din yalnız ALLÂH’ındır. Onu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi ALLÂH’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz ALLÂH ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz ALLÂH yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.
40/ el-Mü’min -28- Firavun ailesinden, îmânını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim ALLÂH’dır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdîd ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz ALLÂH, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.”
51/ ez-Zâriyât -10- Kahrolsun o yalancılar.
-Harrusun; muhtelif lakırdılarda bulunan yalancı kimse.
11- O kimseler ki onlar cehâlet içinde gâfil kimselerdir.
-Gamre; boğucu şey, cehâletten ve dalâletten kinâye.
-Sâhun; me’mûr oldukları şeylerden gâfil bulunanlar.
58/ el-Mücâdele -14- ALLÂH’ın kendilerine gazab ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler.
-Peygamber Efendimiz-sallâllâhüaleyhivesellem- buyurur; Yalan az’lığınızı artırır.
-“Yalan bir tarafta îmân diğer tarafta olur. İkisi bir yerde bulunmaz.” (Rûhu’l Beyân)
*YALANA DİLLERİ ALIŞANLAR
16/ en-Nahl -116- Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, ALLÂH’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, ALLÂH’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.
*YALANI DİNLEMEMEK
5/ el-Mâide -42- Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan aralarında adâletle hükmet. Çünkü ALLÂH, âdil davrananları sever.
*YALANI KİM UYDURUR
16/ en-Nahl -105- Yalanı, ancak ALLÂH’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.
*YALANIN MÜ’MİNE YAKIŞMAYACAĞI
5/ el-Mâide -116- Ve ALLÂH demişti ki: "Ey Meryemoğlu Îsâ! İnsanlara, 'Beni ve annemi, ALLÂH'ın yanında iki ilâh edinin'diye sen mi söyledin?"."Münezzeh, Sübhansın ya Rab! Bana, doğru olmayan bir şey söylemek yakışmaz. Eğer demiş olsam, Sen muhakkak bunu bilirsin, Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise Senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız Sen’sin, Sen!".
7/ el-A’râf -105- (Mûsâ) ALLÂH'a karşı ilk görevim, hakk olandan başka bir şey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık İsrâiloğullarını benimle gönder.
*YALANCI VE NANKÖRLER DOĞRU YOLU BULAMAZLAR
39/ ez-Zümer -3- İyi bil ki, hâlis din ancak ALLÂH'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi ALLÂH'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz." Şüphe yok ki ALLÂH, onların aralarında ihtilâf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi ALLÂH doğru yola çıkarmaz.
*YALANCI ŞÂHİDLİKTEN KAÇINMAK
4/ en-Nisâ -135- Ey îmân edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa ALLÂH için şâhidlik yaparak adâleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şâhidlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü ALLÂH ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır). Öyle ise adâleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şâhidlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şâhidlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz ALLÂH yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
25/ el-Furkân -72- Onlar, yalana şâhidlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.
*YAPMAYACAĞINIZ ŞEYLERİ SÖYLEMEYİN
2/ el-Bakara -44- Siz kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?
11/ Hûd -88- Şu'ayb dedi ki: "Ey kavmim! Şâyet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şâyet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsân etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi men’ettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum. Muvaffakiyetim de ancak ALLÂH'ın yardımı ile olacaktır. Ben yalnızca O'na dayandım ve ancak O'na yüz tutarım."
61/ es-Saff -2- Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3- Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, ALLÂH katında büyük gazab gerektiren bir iştir.
*YARDIMA ENGEL OLMAMAK
107/ el-Mâun -7- Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.
*YOL KESENLER
5/ el-Mâide -33- ALLÂH’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahud asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahud o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azab vardır.
(Bkz: AHLÂK & GÜZEL AHLÂK & SAYGISI OLAN ÖĞÜT ALIR & TAKVÂ)