KADINLAR

KADINLAR

2/ el-Bakara -49- (Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü revâ görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.

187- Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbise durumundasınız. ALLÂH, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için mürâcaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve ALLÂH'ın sizler için yazdığını isteyin. Tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescidlerde i’tikâf hâlinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, ALLÂH'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. ALLÂH, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.

222- Ey Muhammed! Sana kadınların aybaşı hâlinden de soruyorlar. De ki: O bir eziyyettir. Onun için aybaşı hâlinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman ise ALLÂH'ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki ALLÂH çok tevbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever.

223- Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. ALLÂH’dan korkun ve bilin ki siz mutlaka O'nun huzûruna varacaksınız. Ey Muhammed, mü’minleri müjdele!

226- Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay beklemek vardır. Eğer bu yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki ALLÂH çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

227- Yok eğer boşamaya karar vermişlerse, şüphesiz ki ALLÂH söylediklerini işitir, kurduklarını bilir.

230- Eğer kadını bir daha (üçüncü defa) boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helâl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, ALLÂH'ın hudûdunu sağlam tutacaklarını ümit ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, ALLÂH'ın ta’yîn ettiği hudûdudur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor.

231- Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecâvüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Sakın ALLÂH'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, ALLÂH'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem ALLÂH’dan korkun ve bilin ki ALLÂH her şeyi bilir.

232- Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşrû bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden ALLÂH'a ve âhiret gününe îmân edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezîhtir. ALLÂH bilir, siz bilemezsiniz.

235- Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur. ALLÂH biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşrû bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan iddet sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin). Bilin ki ALLÂH gönlünüzdekini bilir. Öyle ise O'nun azabından sakının. Yine bilin ki ALLÂH çok bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır.

236- Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdîr etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan haline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.

3/ Âl-i İmrân -14- Kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin hoşuna giden şeyler insanlara câzib gelmektedir. Bunlar dünya hayatının geçici bir metaından ibârettir. Asıl varılacak güzel yer ise, ALLÂH’ın katındadır.

42- Hani melekler: "Ey Meryem! ALLÂH seni seçti, seni tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”

4/ en-Nisâ -1- Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun, kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz ALLÂH'dan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz ALLÂH sizin üzerinizde gözeticidir.

3- Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adâletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adâleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.

4- Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin. Eğer onlar gönül rızasıyla size bir şey bağışlarlarsa onu âfiyetle yiyin.

7- Ana, baba ve akrabaların mîras olarak bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır. Kadınların da ana, baba ve akrabaların bıraktıklarında hisseleri vardır. Bunlar, az olsun çok olsun, farz kılınmış bir hissedir.

11- ALLÂH size evlatlarınızın mîras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mîrasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mîrasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyyeti de yerine getirildikten sonra hakk sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz. Bütün bunlar ALLÂH tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz ALLÂH Alîm’dir, Hakîm’dir.

22- Câhiliyye devrinde geçenler müstesnâ, babalarınızın nikâhladığı kadınlarla evlenmeyiniz. Şüphe yok ki o, pek çirkindi, iğrenç idi, o ne fenâ bir âdetti.

24- Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz câriyeler müstesnâ, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar ALLÂH'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek sûretiyle evlenmek istemeniz size helâl kılındı. O halde onlardan nikâh ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdîr edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi râzı etmenizde bir mahzûr yoktur. Şüphesiz ki ALLÂH her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

32- Bir de ALLÂH'ın bazınıza, diğerinden fazla verdiği şeyleri temennî etmeyin. Erkeklere hak ettiklerinden bir pay vardır. Kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. İsteklerinizi ALLÂH'ın fazlından ve kereminden isteyin. Gerçekten ALLÂH her şeyi hakkıyla bilendir.

75- Hem size ne oluyor ki, ALLÂH yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idâre edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?

98- Ancak gerçekten âciz ve zayıf olan, çâresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç.

129- Kadınlarınız arasında her yönden adâletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz ALLÂH çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

176- Senden fetvâ istiyorlar. Deki: "ALLÂH size babasız ve çocuksuz kimsenin mîrası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan, fakat kız kardeşi bulunan bir kişi ölürse, bıraktığı malın yarısı o (kız kardeşi)nindir. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona vâris olur. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkek ve kız olurlarsa, erkeğin hissesi, iki kızın hissesi kadardır. Şaşırmamanız için ALLÂH size (hükümlerini) açıklıyor. ALLÂH, her şeyi hakkıyla bilendir.

5/ el-Mâide -6- Ey îmân edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüb iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahud yolculukta iseniz, yahud biriniz âbdest bozmaktan gelmişse yahud kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. ALLÂH size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

60/ el-Mümtehine -12- Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip ALLÂH'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onların bey'atlarını al ve onlar için ALLÂH’dan mağfiret dile. Şüphesiz ALLÂH, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

-Elleriyle ayakları arasında bir bühtan uydurup getirmek; Kadının, başka bir kadının doğurmuş olduğu çocuğu alıp veya kendi doğurduğu ile değiştirip “Ben doğurdum” diyerek kocasına isnad etmesidir. (Elmalılı Tefsiri)

*KADIN HAKLARI

2/ el-Bakara -228- Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç âdet süresi beklerler ve ALLÂH'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Eğer ALLÂH'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa gizlemezler. Kocaları da, barışmak istedikleri takdirde o süre içersinde onları geri almaya daha layıktırlar. O kadınların, üzerlerindeki meşrû hakk gibi, kendilerinin de hakları vardır. Yalnız erkekler için, onların üzerinde bir derece vardır. ALLÂH çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

233- Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Vârise düşen de yine aynı borçtur. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişâre edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdikten sonra bunda da size bir günah yoktur. Bununla beraber ALLÂH’dan korkun ve bilin ki, ALLÂH yaptıklarınızı görür.

237- Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! Sizin bağışlamanız ise takvâya daha yakındır. Aranızdaki fazîleti unutmayın şüphesiz ki ALLÂH, her ne yaparsanız hakkıyla görür.

4/ en-Nisâ -19- Ey îmân edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtaracaksınız diye, onları sıkıştırmanız da helâl değildir. Ancak açık bir hayâsızlık yapmış olurlarsa başka. Onlarla iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, ALLÂH’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.

20- Eğer bir eşi bırakıp da yerine diğer bir eş almak isterseniz, öncekine yüklerle mehir vermiş de bulunsanız, ondan bir şey geri almayın. O malı bir iftira ve açık bir günah isnâdı yaparak geri alır mısınız?

21- Birbirinizle kaynaşıp baş başa kalmışken ve onlar sizden kuvvetli bir te’minât almışken verdiğinizi nasıl geri alabilirsiniz?

127- Kadınlar hakkında senden fetvâ isterler. De ki: Onlar hakkındaki fetvâyı size ALLÂH veriyor: Yazılmış hakları olan mîrası kendilerine vermediğiniz ve nikâhlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve çâresiz  çocuklara ve yetimlere adâletle davranmanız hakkında kitap'ta size okunan âyetler vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak ALLÂH bilir.

6/ el-En’âm -139- Dediler ki: "Bu hayvanların karınlarındakiler sadece erkeklerimize ait olup kadınlarımıza haramdır". Eğer ölü doğarsa o zaman hepsi onda ortaktır. Bu nitelemelerinden dolayı ALLÂH onların cezasını verecektir. Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.

65/ et-Talâk -6- O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onları besleyin. Sonra sizin için emzirirlerse ücretlerini verin ve aranızda güzellikle konuşup danışın. Güçlük çekerseniz çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.

81/ et-Tekvîr -8- Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna,

9- "Hangi günahtan dolayı öldürüldün diye?"sorulduğunda.

*KADININ BOŞANMAK İÇİN BEDEL VERMESİ

2/ el-Bakara -229- Boşamak (talâk) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak ALLÂH'ın çizdiği hududda duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, ALLÂH'ın çizdiği hududda duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, ALLÂH'ın çizdiği hudûdudur. Sakın bunları aşmayın, her kim ALLÂH'ın hudûdunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir.

*KADINLARIN DIŞARI ÇIKMA ÂDÂBI & CİLBÂB (*)

*Cilbâb; Âyette zikrolunan “celâbib”, kadınların dışarı çıkarken giyindikleri elbise, etek, gömlek, pardesü.. vb. giysiler ve başörtüsü demektir. (Diyânet)

-Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, car gibi dış kisvesinin adı. (Elmalılı Tefsiri)

33/ el-Ahzâb   -59- Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’min kadınlara söyle: Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. ALLÂH Ğafur’dur, Rahîm’dir (çok affedicidir, merhamet ve ihsânı boldur).

*KADINLARIN KONUŞMA ÂDÂBI

33/ el-Ahzâb -32- Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Takvâ sizin sıfatınız olduğuna göre, nâmahrem  erkeklere hitab ederken tatlı ve cilvelî bir edâ ile konuşmayın ki kalbinde hastalık bulunan bir şahıs, şeytanî bir ümîde kapılmasın. Ciddî, ölçülü konuşun.

33- Hem vakarla evinizde durun da, daha önceki câhiliyye döneminde olduğu gibi süslenip dışarı çıkmayın, namazı hakkıyla îfâ edin, zekâtınızı verin, hülâsa ALLÂH’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin şerefli hane halkı, ey Ehl-i beyt! ALLÂH sizden her türlü kiri giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.

*KADININ MAHREMLERİ

24/ en-Nûr -31- Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; nâmus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, zînetlerini teşhîr etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mü’min kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahud henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zînetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler! Hep birden ALLÂH'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.

-Zînet’le murad; asıl yaratılışında olan güzellik midir, yoksa elbise, kına, yüzük ve küpe hariçte olan zînetler midir? Fahri Râzinin beyânına nazaran her ikisinin de murad edilmesi ihtimâli ağleptir (en çok galip). Çünkü zînet hâtunun hüsnünü ve yabancıların rağbetini celbedecek şey olduğundan yabancıların rağbetini celbetmek arîzi zînetleri olduğu gibi hilkatinde olan hüsnüyle olduğu da meydandadır. Her iki cihette zînette dahil olduğundan hâtunlar, gerek hilkatlerinde olan hüsünlerini, gerek elbise ve saire gibi zînetlerini zevclerinden gayrı yabancılara göstermekten bu âyetle men’olunmuşlardır. (Hulâsat-ül Beyân)

60- Bir nikâh ümîdi kalmayan, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların ise, zînetlerini (yabancı erkeklere) göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. ALLÂH işitendir, bilendir.

33/ el-Ahzâb -55- Onlar (Peygamberin eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız  kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları köleleri hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey Peygamberin hanımları) ALLÂH’dan korkun. Çünkü ALLÂH her şeye şâhid bulunuyor.

*KADINLARIN YÜRÜYÜŞ ÂDÂBI

24/ en-Nûr -31- Mü’min kadınlara da söyle:.. Gizledikleri zînetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!

*İYİ KADININ VASIFLARI

4/ en-Nisâ -34- Erkekler, kadın üzerine idâreci ve hâkimdirler. Çünkü ALLÂH birini (cihad, imâmet, mîras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve ALLÂH'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenâlık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü ALLÂH çok yücedir, çok büyüktür.

-Nüşuz; esâsı lügatte irtifa’ ve tümseklik mânâsından me’huz olarak kadının kocasına kafa tutup isyankâr bir vaziyet almasıdır ki güya kendisini yüksek farzedip itaatini refeylemiş olur. Kadının nüşuzu; koku sürünmemesi, zevcini nefsinden men’etmesi, zevcini hoşlanmaması, zevcinin mesken-i şer’i olarak tayin ettiği ikâmetgâhta beraber oturmaktan imtina’ edip onun arzu etmediği bir yerde ikâmet etmesi. (Elmalılı Tefsiri)

Bkz: GÜZEL AHLÂK & KÖTÜ AHLÂK

Yazar:
Kuranikerim.org
Kategorisi:
K
Gönderi tarihi: 19-11-2008
5,467 kez okundu
Block title
Block content