FÂİZ (*)
*Fâiz (a.i.fevz’den.c;fevâiz); 1-Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Fâizin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yiyeyim"dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük fâizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların fiyatına masraf olarak bu fâiz eklenir. Böylece malların fiyatı fâiz yüzünden %50 civârında veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri fiyatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği fâizi kendileri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları fâizden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fiyatların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına tecâvüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermekle zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, fâizi haram kılmakla bu haksızlıkları önler. (Bak: Ribâ) 2-Taşan, dolan.
*Ribâ (a.i.); 1-Tartısı ve ölçüsü belli olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya veresiye olarak değiştirmektir. 2-Fâiz 3-Muâmelede meşrû miktardan tecâvüz. 4-Bir şeyin artması, çoğalması. 5-Verilen borç para veya mal karşılığında kâr isteyip zarara ortak olmamak sûretiyle hâsıl olan haram kazanç. 6-Tefecilikle alınan fâhiş fâiz.
-Riba; sözlükte artma, çoğalma, şişme gibi anlamlara gelir. Türkçede fâiz ve riba eş anlamlıdır. (Hamdi Döndüren-İlmihal)
2/ el-Bakara -278- Ey îmân edenler! ALLÂH’dan korkun ve artık fâizin peşini bırakın, eğer gerçekten mü’minler iseniz.
279- Eğer böyle yapmazsanız, o zaman ALLÂH ve Resûlü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermâyeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
280- Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır.
3/ Âl-i İmrân -130- Ey îmân edenler! Kat kat artırılmış olarak fâiz yemeyin. ALLÂH’dan sakının ki kurtuluşa eresiniz.
*Bu mübârek âyet, câhiliyye Arabları arasındaki bir uygulamaya işâret etmekte ve bunu yasaklamaktadır. Müşrik Arablar, vâdesinde ödenemeyen borca yüksek fâizler tahakkuk ettirerek vâdeyi uzatırlar, böylece alınan borç kısa zamanda kat kat artardı. Âyetten anlaşılan mânâyı tersinden ele alarak kat kat olmayan fâizin yenebileceğini söylemek mümkün değildir. Zira Bakara sûresinin 275. âyeti ile; miktarı ne olursa olsun fâiz mutlak olarak yasaklanmıştır. (Diyânet)
4/ en-Nisâ -160-161- Yahûdîlerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri ALLÂH yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde fâiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azab hazırladık.
*ALLÂH FÂİZİ MAHVEDER. FÂİZ, MALI ARTTIRMAZ
2/ el-Bakara -276- ALLÂH fâizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. ALLÂH günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.
*Burada “sadakalar”dan maksat hem farz olan zekât, hem de nâfile olarak Allâh yolunda yapılan bağışlardır. Âyet-i kerîme, hem sadakaların sevabının kat kat olacağını, hem de sadakası verilen malların bereketlendirilip artırılacağını ifade etmektedir. (Diyânet)
30/ er-Rûm -39- İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz fâiz, ALLÂH yanında artmaz. ALLÂH'ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.
*FÂİZ, TİCÂRET DEĞİLDİR
2/ el-Bakara -275- Ribâ (fâiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de fâiz gibidir" demeleri yüzündendir. Oysa ALLÂH, alışverişi helâl, fâizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine fâizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de ALLÂH'a kalmıştır. Her kim de yeniden fâize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır.